top of page

Soğuk Savaş Döneminde Kore: Arşiv Belgeleri Üzerine Bir İnceleme

Giriş

 II. Dünya Savaşı 20.yüzyılın en yıkıcı savaşı olarak tarihe geçmektedir. Savaşan, savaşmayan tüm Dünya devletlerini etkileyen bu harp sonrasında dünya iki kutba doğru çekilmiştir. İki kutbu doğu ve batı bloğu olarak adlandırılmaktadır. Doğu kutbunda yer alan Sovyet Rusya emperyalizme ve kapitalizme karşı bir duruş sergilerken ABD’nin Truman Doktrininin 1947'de ilan edilmesi, ABD'nin siyasi politikasında önemli bir değişikliği temsil ederek, ülkenin Sovyet Rusya'ya karşı Batı bloğunun liderliğine yöneldiğini göstermiştir.[1]1947’den başlayarak Sovyet Rusya’nın yıkılışına kadar olan döneme ise “soğuk savaş dönemi” denmektedir. Dünya barışının sağlanması ise hiç kolay olmamış ve milletlerarası bir çatışmaya sebep olmuştur. Savaşın sonunda ise her ne kadar harbin galibi olan İngiltere ağır bir ekonomik bunalıma girmiş ve güç kaybetmiştir. İngiltere’den boşalan koltuğu ise ABD almış ve dünya siyasetine yön vermeye başlamıştır. Lakin dünya siyasetinde tek olmayan ABD, Sovyet Rusya’ya rakip olmuş ve karşısında durarak anti komünist bir ideolojiyi savunmuştur. İki ülkenin ise çatışmaya başladığı ilk yerlerden biri olan Kore ise Kuzey ve Güney Olmak üzere iki Cumhuriyetin kurulması ile sonuçlanmıştır.

 Kore, Doğu Asya’dan Güneye doğru uzanan dağlık bir yarımada olmakla beraber, Japon adalarının batısında bulunmaktadır. Ülkenin batısında Sandeniz, doğusunda ise Japon denizi yer almaktadır.[2] Güneyinde ise Kore ile Japonya’yı birbirinden ayıran Kore Boğazı bulunmaktadır. Kore, karadan ise Çin ve Rusya ile komşudur.

 Kore, tarihi kaynaklarda kendinden tarihin her döneminde söz ettirmiş bir millettir. Kore’nin adı ilk olarak Çin kaynaklarında yer almaktadır. Kore'nin tarihi, eski çağlara kadar uzandığı bilinmesine rağmen, günümüzde gerçekleştirilen kazı çalışmaları, henüz kesin bulgulara ulaşmış değildir. Kore'nin tarihsel evrimine dair, araştırmacılar arasında farklı görüşler bulunmaktadır ve bu görüşler genellikle iki farklı kuruluş tarihi etrafında şekillenmektedir. İlk öne sürülen kuruluş tarihi MÖ 2333'tür, ancak bazı araştırmacılar bunun yerine MÖ 1222'yi öne sürerek farklı bir bakış açısı sunmaktadırlar.

 

Kore'nin erken dönemine bakıldığında, üç krallığın varlığı bilinmektedir. Ancak, bu tarihi dönemdeki olaylar ve kuruluş tarihleri konusunda net bir görüş birliği olmamakla birlikte, araştırmalar devam etmektedir. Bu üç krallıktan birinin adı Kuzey’de kurulan ve ülkenin günümüzdeki adının esin kaynağı olan Korai devletidir.[3] Kore, tarih boyunca jeopolitik konumu nedeniyle sürekli olarak Çin ve Japon müdahalelerine maruz kalmıştır.

Çin ve Japonya'nın, Kore üzerinde üstünlük sağlama amacıyla birbirleriyle rekabet içinde olduklarından, bu durum Kore’nin sık sık işgal olmasına yol açmaktaydı. Uzun süre Çin hakimiyeti altında kalan Kore, her ne kadar bağımsız bir devlet olarak gözükmüş olsa da Çinin kontrolünde kalmıştır. Lakin bu durum ilerleyen zamanda değişmiş, Kore üzerinde Japonya ve Rusya’da egemenlik kurma arzusu için girmiştir. 1905 yılında Rus çarlığı ve Japon imparatorluğu arasında cereyan eden savaşı Japon imparatorluğu kazanmış ve bu savaşın neticesinde Japonya emperyal hedeflerine ulaşmıştır. Rusya’nın ise uzak doğudaki gücü ve kontrol sahası azalmış ve uzak doğu politikalarında bir hedef küçültmeye gitmiştir. Bu olayların silsilesinden sonra ise Japonya’nın 1910’da Kore’yi ilhak ederek Kore’yi kontrol altına almaktadır. Kore’nin bağımsızlığının her zaman bir sorun teşkil ettiği ve II. Dünya savaşında bu toprakları kaybeden Japonya, Kore’nin kaderini ABD ve Sovyet Rusya’ya bırakmak zorunda kalmıştır. Ele alacağımız konuda ise yaşanan olayların Türk dış politikasına etkilerini, Türkiye’nin bu duruma karşı olan tutumu gözler önüne serilecektir. Yaşanan durumlara nasıl tepkiler verdiğini, Kore’nin durumu hakkındaki diğer milletler ile olan ilişkileri arşiv belgelerinden faydalanılarak aktarılmaya çalışılacaktır.

1.) Batıda Yükselen Doğu: Ekonomik ve Kültürel Değişimler

                              1898 yıllarında gerçekleşene Amerika -İspanya savaşlarının sonucunda

Amerika Pasifik denizinde üstünlük kazanarak, yeni topraklalar elde etmiştir.[4] Böylelikle Amerika kendi kıtasını aşarak Monroe doktrini ile çelişkiye düşmektedir. Amerika böylelikle yalnızlık politikasından çıkarak dünya siyasetine girmeye başlamaktadır. Uzakdoğu’nun kapılarını Avrupa’ya açarak yeni bir ekonominin doğmasını sağlamaktadır.[5] Asya'da, Uzak Doğu'nun batıya açılmasıyla birlikte, özellikle Çin ve Japonya, dünya siyaseti ile etkileşime girmişlerdir. Ancak, bu süreçte Çin, yarı sömürge bir durumda bulunduğu için güçlenme sürecini ancak bir asır sonra tam anlamıyla gerçekleştirebilmiştir.[6] Diğer taraftan Japonya, bu dönemi etkili bir şekilde değerlendirerek kendisini geliştirmiş ve 20. yüzyılın başlarında ekonomik ve teknolojik açıdan büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Japonya'nın başarılı bir şekilde modernleşme sürecini tamamlaması, ülkenin dünya siyasetinde etkili bir konuma gelmesinin önünü açmıştır. Özellikle Amerika'nın etkisiyle Japonya, uluslararası politikada önemli bir rol oynamış ve bu durum, II. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar devam etmiştir. Japonya'nın batıya açılmasındaki en önemli etkenlerden biri Amerika’nın, Japonya’ya karşı daha ılıman bir politika izlemesidir. Zira İngiltere’nin Çin’e karşı olan tutumuna istinaden Amerika’nın, Japonya’ya karşı olan iyi diplomatik ilişkileri buna örnek gösterilebilir. İki devletin birbirileri arasında konsoloslukları bulunması, Japon askerlerinin eğitilmesi gibi konularda Amerika yardımcı olmuştur. Bu duruma binaen Japon ordusu için silah üretimini de yaparak Japonya’nın modernleşmesini sağlamıştır. Japonya bunlara karşılık ise limanlarında ticaret yapılmasını kabul etmiş ve Amerika’yı en imtiyazlı devlet statüsüne çıkarmıştır.[7] Yukarıda belirttiğimiz üzere Japonya, Çine göre daha kısa sürede Batı’ya açılarak, Batının nimetlerinden faydalanmaktadır.

2.) Çatışmanın Uzantısında: Kore'nin Bağımsızlık Arayışındaki I. Dünya Savaşı İzleri

19.Yüzyılın sonlarına doğru Çin ve Japonya arasında gerçekleşen güç mücadelesi neticesinde Kore iki devlet arasında kalmış ve büyük balıklar tarafından yutulmayı beklemekteydi. Kore Krallığı, Japonya'nın sömürgesi haline gelmiştir. Öncesinde, Çin İmparatorluğu'nun siyasi, ekonomik ve kültürel etkisi altında olan Kore, sömürge düzenine tabi tutulmamıştı. Ancak, Japonya, Kore Yarımadası'nı genişleme stratejisinin önemli bir parçası olarak görmekteydi ve kendisini Asya ana karasına daha yaklaştıran bir üs olarak konumlandırmaktaydı. Çin ve Japonya arasındaki güç mücadelesinde, Japonya, 1876'da Kore ile imzalanan Kanghwa Anlaşması ile öne geçti.[8] Bu anlaşma, Kore'nin Japonya'ya ticareti açmasını ve diplomatik haklar tanımasını içeriyordu. Kanghwa Anlaşması, adeta Pandora'nın kutusunun açılması gibiydi, çünkü bu aşamadan sonra özellikle Batılı sömürgeci devletler de benzer anlaşma talepleriyle Kore'ye yönelecekti. Kore toprakları açık bir pazar haline gelmekteydi. Kore bu durumdan kurtulmak amacıyla Rusya ile sıcak temas kurarak Rusları, Japonlara karşı kullanmak istemiş lakin pek başarılı bir sonuca varamamıştır. 1905 yılında Rusya ile Japonya arasında savaş cereyan etmiş ve bu savaşın galibi Japonya olmuştur. Bu durum Japonya’nın kendisine olan güvenini artırarak Kore üzerinde daha fazla hakimiyet kurmaya olanak sağlamıştır. Kore bu duruma boyun eğmek zorunda kalmış ve 1910 yılında Japonya’nın ilhakını tanıyarak Kore Hanedanlığı resmen son bulmaktadır.[9] Kore Yarımadasını bizzat kendi topraklarına bağlayan Japonya, yarımadaya bir vali tayin ederek mutlakiyetini ilan etmekteydi.

Japon vali göreve geldiğinde Kore halkının olası çıkaracağı isyanlara karşı önlem almaya başlamış, sosyal hayat, eğitim, bürokrasi ve polis gücü bütün mecralara hâkim olarak Kore’nin üzerinde baskı kurmaya çalışmaktadır. Kore halkı her ne kadar bu baskılara karşı direniş göstermeye çalışsa da Japon yöneticiler bu duruma mâni olmaktaydı. Kore’nin farklı kültürlere ve ideolojilere sahip halkı bağımsızlık için tek yürek dahi olmaktaydı. Gelenekçiler, konfüsçular ve batılılaşmak isteyen Koreliler dahil Japonya’nın baskısından kurtulmak için bir araya gelmekteydi. Bu durumlara karşı ise vali polis gücünü daha da artırarak direnişleri kırmayı amaçlamaktaydı. Lakin bu duruma istinaden kendi yorumumu katmak gerekirse aşırı baskının neticesinde halkın daha da kenetlendiği görülmektedir. Bunun sebebi olarak ise baskının şiddeti her geçen yıl kat kat arttığı olarak anlaşılmaktadır.

2.1) Kore’nin Bağımsızlık Ateşi

Japonya, Kore'yi ilhak ettikten dört yıl sonra I. Dünya Savaşı'na katılarak İtilaf Devletleri safında yer aldı ve Alman İmparatorluğu'na karşı savaş açarak Uzakdoğu'daki Alman kolonilerine saldırdı, bu bölgeleri ele geçirdi. İngiltere ile iş birliği içinde olan Japonya, İngilizlerin Asya'daki önemli müttefiki haline geldi. Japonya, İngiltere'nin Uzakdoğu ve Güney Afrika'daki isyanlarını bastırmak için deniz kuvvetlerini göndererek, İngiltere'nin isyanları kontrol altına almasına yardımcı olarak Asya'daki etkisini artırdı.

Savaşın sona ermesiyle birlikte, 1919 yılına gelindiğinde Avrupa'da meydana gelen savaşın etkileri, sosyal ve ekonomik açıdan büyük çaplı yansımalar gösteriyordu. Ancak, bu durum sadece Avrupa ile sınırlı kalmamış, aynı zamanda Asya'da da yeni gelişmelerin ortaya çıkmasına etki etmiştir. Bunlardan biri ise Amerika’da yayınlanan Wilson prensipleri olmuştur. Wilson prensipleri savaş sonrası kurulacak olan düzenin genel hatlarını belirtildiği bir metindir. Bu metinde Kore’yi bağlayan husus ise self-determinasyon maddesi idi. Yani ülkelerin kendi kaderini tayin etme hakkına sahip olabilmesine sebebiyet veren bir madde olarak karşımıza çıkmaktaydı. Kore bu maddeye güvenerek Japon sömürüsünden kurtularak tekrar bağımsızlığı kazanma arzusuna girmekteydi. Bu sebeple 18 Ocak 1919 ‘da toplanan Paris Barış Konferansına Kore heyeti konferansa kendi temsilcilerini göndermekteydi.[10] 1910 yılında Japonya’nın hükmü altına giren Kore her ne kadar Wilson Prensiplerini uygulatamasa da Kore Milliyetçiliğinin temellerini atmasına sebep olmaktaydı. Kore prensiplere dayanarak hakkını aramaya çalışmış, Koreli muhalifler gizli gizli örgütlenerek, üniversitelerin, kadınların ve kilisenin desteğini almıştır. Bu örgütlenmeler her ne kadar başarısız olmuş olsa da bir halkın tekrar küllerinden doğmasına ve kendi benliğini tekrar hatırlamasına sebep olmaktaydı.

1930-1945 yılları arasında Japonya, Kore üzerindeki etkilerini artırarak Kore’de endüstri toplulukları inşa ederek hammadde gereksinimlerini buradan karşılamaya çalışmaktaydı.11 Asya’nın en büyük elektrik üretim merkezi Kuzey Kore’de yer almaktaydı. Bunun temelini ise yine Japonya’nın yapmış olduğu endüstriyel inşalar sayesinde oluşmaktaydı. Japonya’nın hammadde gereksinimini Kore’ye inşa ettiği endüstri toplulukları sayesinde gücüne güç katmaya çalışmaktaydı Japonya o kadar acımasızdı ki Kore’nin Kuzey kısmı kıtlık çekerken bile tahılları kendi İmparatorluğuna taşımaktaydı.[11] 

3.) II. Cihan Harbinde Kore’nin Durumu Soğuk Savaşa Giden yol

 II. Dünya Savaşı, 20. yüzyılın en büyük çatışmalarından biriydi ve milyonlarca insanın hayatını ve mülkünü kaybetmesine neden oldu. Japonya, Kore'deki sömürgecilik hedefleriyle yetinmeyerek Çin topraklarına odaklandı. 1931'de, Çin'in Mançurya bölgesini ele geçirmek amacıyla Japonya, Çin'e savaş ilan ederek bu hedefe ulaşmak için adımlar atmaya başladı. Sekiz yıl sonra, 1939'da Avrupa'da büyük bir çatışma başladı ve dünya yeni bir savaşın eşiğindeydi. II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte Japonya, Çin'e baskı yaparak Mançurya ve Çin'in bir kısmını ele geçirmekteydi.[12]Geçmişte, Kore, bol toprak mahsulleri ve zengin madenleriyle dolu bir bölge olarak, güçlü Japonya için siyasi, ekonomik ve askeri avantajlarla birlikte stratejik bir konumda bulunmaktaydı.[13] Ancak, aynı zamanda zayıf durumda olan Japonya'ya karşı, Rusya ve Çin için de askeri bir çıkış noktası ve hazırlık mevzii olarak görülüyordu. Taraflar arasında bir denge sağlandığında, Kore, elinde bulunduran taraf için güvenli bir ileri karakol mevzii olarak hizmet ederdi.[14] İktisadi ve stratejik önemi nedeniyle, bu üç devlet de Kore'ye derin bir ilgi ve arzu beslerdi ve fırsat buldukları takdirde bu ilgiyi tatmin etmek için çaba sarf ederlerdi. Avrupa'da savaşın sona ermesi dünya genelinde olumlu bir gelişme olmuş olabilir, ancak bahsettiğimiz savaş, dört kıtaya yayılmıştı ve henüz tam anlamıyla sona ermemişti. Özellikle Asya'da savaş devam etmekteydi, ancak 1943 yılından itibaren inisiyatif değişmişti.[15] Pasifik bölgesinde Amerika, Güneydoğu Asya'da ise İngiltere söz sahibi olmuştu. Bu dönemde Amerikalılar, "Manhattan Projesi" adı altında atom bombası ile ilgili çalışmalara da başlamışlardı.17 Alınan bir karar doğrultusunda, Amerikalılar Japonya'da iki stratejik şehri hedef alarak, 6 Ağustos 1945'te ilk atom bombasını Enola Gay adlı Amerikan bombardıman uçağı ile Hiroşima'ya attılar. İlk saldırının ardından, Japonların savaş pozisyonlarından vazgeçmeleri ve işgal ettikleri bölgelerden çekilmeleri bekleniyordu, ancak bu beklenen sonuç gerçekleşmedi. İkinci bomba, ilk saldırıdan üç gün sonra, 9 Ağustos tarihinde Bocksar adlı bombardıman uçağıyla Nagasaki'ye atıldı. Yapılan bu iki atom bombası saldırısı sonucunda, 100 binden fazla insanın öldüğü kaydedildi. İkinci bombalama, Amerika'nın hedefine ulaşmasını sağlayarak Japon direnişini kırmıştı. İkinci bombalama sonrasında, bir gün sonra Japonlar İsviçre kanalıyla Amerika'ya başvurarak, imparatorluğun haklarına ve ayrıcalıklarına dokunulmaması koşuluyla teslim olmayı kabul ettiler. Bu kabul edilen teklifin sonucunda, 2 Eylül 1945 tarihinde silah bırakma antlaşması imzalandı. Böylece, 1 Eylül 1939 tarihinde başlayan, dört kıtaya yayılan ve 50 milyondan fazla insanın ölümüne neden olan II. Dünya Savaşı sona ermiş oldu.

3.1) II. Cihan Harbi Sonrası Kore’nin Durumu

 İkinci Dünya Savaşı sırasında, Kore sorunu ilk kez Kahire Konferansı'nda ele alındı (1 Aralık 1943). Bu konferansta, Kore halkının içinde bulunduğu tutsaklığı yakından bilen üç büyük devlet (Amerika, Büyük Britanya, Çin), Kore'nin gelecekte özgürlük ve bağımsızlığa kavuşturulması konusunda karar verdiler.[16]  Kore'nin bağımsızlığına kavuşturulması için zaman geldiğinde, Amerikan ordusu tarafından işgal edilecekti. Ancak Kahire Beyannamesi'nin ardından Yalta Konferansı'nda, Rusya'nın Uzak Doğu'daki savaşa katılacağı anlaşılınca, Kore'den Japonları uzaklaştırmak için Amerikan ve Rus orduları tarafından ortak bir işgal yapılması kararı alındı. Bu karar, Postdam Bildirgesi'nden sonra açıklandı ve Postdam Konferansı'nda Kore'nin bağımsız bir bölge olduğu ve Japonya'nın sadece Japon adalarıyla sınırlı olacağı belirlendi.[17]  Yeni dünya düzeninde, ABD ve Sovyetler Birliği, kıyasıya rekabet eden iki süper güç olarak ortaya çıktı. Kore sorunu, Kahire, Yalta ve Postdam konferanslarında ele alındı.[18] Japonların Kore'den çıkarılma görevi ABD ve Sovyet ordularına verildi. ABD'nin önerisi üzerine, 38. paralelin kuzeyi Sovyetler tarafından, güneyi ise ABD tarafından Ağustos ve Eylül 1945'te işgal edildi. Ancak, ABD, İngiltere, Sovyetler Birliği ve Çin tarafından Karma Komisyon'un Aralık 1945'te oluşturulması kararlaştırılan ve Kore'de demokratik bir yönetim kurulmasını amaçlayan girişim, taraflar arasında anlaşmazlık nedeniyle çıkmaza girdi.

ABD, sorunu Birleşmiş Milletler ‘e (BM) taşıdı. Sovyetler Birliği'nin muhalefetine rağmen kabul edilen 14 Kasım 1947 tarihli karara göre oluşturulan BM Geçici Kore Komisyonu, Kore'de faaliyet gösterecek, istişarelerde bulunacak ve 31 Mart 1948'de seçimlerin yapılmasını sağlayacaktı.[19] Kurulacak Kore Hükümeti, milli kuvvetler oluşturacak, buna dahil olmayan askeri teşkilatları kaldıracak ve işgal kuvvetlerinin 90 gün içinde çekilmesi için gerekli önlemleri alacaktı. Ancak Sovyetler Birliği, komisyonun kuzeye girmesine izin vermedi. Ülke genelinde yapılamayacağı anlaşılan seçimler, Mayıs 1948'de sadece Güney Kore'de gerçekleşti. Temmuz ayında Kore Cumhuriyeti ilan edildi. Kuzey Kore'de Mayıs 1945'te yönetimi ele geçiren Halk Şurası, Temmuz 1948 tarihinde seçim düzenledi ve Eylül'de Kore Halk Cumhuriyeti'ni kurdu. İki hükümet de kendilerini Kore'nin tek temsilcisi olarak ilan etti. ABD ve Sovyetler Birliği, işgale son vermenin yanı sıra, yandaş hükümetlerle ikili anlaşmalar yaparak bölgedeki etkilerini korudular. Kore sorunu, Kuzey Kore kuvvetlerinin 25 Haziran 1950'de Güney Kore sınırını oluşturan 38. paralel boyunca saldırıya geçmesiyle savaşa dönüştü. Kuzey Kore'nin ültimatomunda, Kore'nin birleşmesi ve yabancı askeri ve siyasi komisyonların ülkeden çıkarılması talepleri bulunmaktaydı. ABD'nin talebi üzerine toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Kuzey Kore'nin barışı bozduğuna karar vererek "Silahlı taarruzu geri püskürtmek ve barışı iade etmek için" Kore Cumhuriyeti'ne yardım yapılmasını talep etti. Savaşın üçüncü gününde Seul, ardından Suvon, Pyenytek ve Chanon, Kuzey Kore'nin kontrolüne geçti. Amerikan kuvvetlerinin müdahalesiyle Birleşmiş Milletler Ordusu, 10 Temmuz'dan itibaren saldırıları durdurmayı başardı.[20] Kuzey Kore, Temmuz 1950 sonlarından Eylül ortalarına kadar yaptığı saldırılarda sınırlı başarılar elde etti.[21] Kore Savaşı, iki taraf arasında kaçınılmaz bir hal almıştı ve Çin, Birleşmiş Milletler'in müdahalesine karşı bir tavır sergiliyordu. Bu durum, dünya kamuoyunu etkileyen bir mesele olup, Türkiye Cumhuriyeti'ni de yakından ilgilendirmekteydi. Bu nedenle, Türkiye'nin gelecekte savaşa dahil olması kaçınılmaz görünüyordu. Bu sırada, Türkiye, Kore ile ilgili gelişmeleri yakından takip etmek ve uluslararası ilişkilerini güçlendirmek amacıyla diğer milletlerle diplomatik ilişkiler kuruyordu.


4.) Soğuk Savaş Döneminde Kore: Arşiv Belgeleri Üzerine Bir İnceleme

4.1) Amerika ve Türkiye Arasında Kore Hakkında Görüşmeler

Türkiye Cumhuriyeti, Amerika’nın Kore üzerindeki tutumunu yakından takip etmiş, ABD'nin Kore'deki kuvvetlerinin yerel para ihtiyaçlarını karşılamak üzere Kore Hükümeti ile yaptığı anlaşmanın benzerini, Türk birliğinin para ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla ABD Hazine Bakan Yardımcısı tarafından önerilmesi ve bir anlaşma düzenlenmesi hakkında bir konuşma gerçekleştirildi.[22] Kore’ye gidecek olan Türk askerlerinin maaşlarının Kore Hükümeti tarafından karşılanacağı beyan edilmektedir.25 İlerleyen zamanda ise Amerika’da bulunan büyük elçiliğimiz ile görüşme sağlanarak olası yardım antlaşmasında bakanlığımızla görüşülerek gerekli olan prosedür yapılmasını sağlamak ve Washington Büyükelçimize bu durumu beyan ederek gereken talimatları bilgilendirme amacı gütmektedir.[23]


Türkiye’nin, Kore’ye yardım etme teklifi sonrası Amerikan senatosunda Senatör Fullbright`ın ülkemiz lehindeki beyanatı, Adlı belgede senatörün Türk yardımını, yanlış okuyarak, yardımın Avustralya tarafından teklif olarak okuduğunu belirtmiş ve bu durumu düzeltmek için özürlerini dile getirerek, radyodan canlı yayın yapmış ve Türkleri öven bir konuşma yapmıştır.[24] Dönemin Dış İşleri Bakanı olan Fuat Köprülü ile Amerikan büyük elçisi arasında bir saat kırk dakikalık bir görüşme olmuş ve bu görüşmede Kore hakkında konuşulduğunu ve istişare yaptıkları beyan edilmiştir.[25] Çin hakkında ayrıntılı bir bilgi alan bakan ayrıç Türkiye’nin dostane tavır aldığını ve Yunan generaller ile olan münasebetlerini büyükelçiye bildirerek bilgi alışverişinde bulunmuşlardır.[26]

4.2) Türkiye ve Batı Almanya Arasında Kore Hakkında Görüşmeler

 Federal Almanya İmar Bakanı, Avrupa ordusuna katılacak bir Alman birliğine deneyim kazandırmak amacıyla, Kore'de görev yapan Türk birliğimizle ilgili olarak Genel Kurmaydan bir rapor talep etti.30 Bu talebe karşılık Türk hükümetinin olumlu baktığını ve bunu Kore’deki generallere bildirerek raporun hazırlanması hakkında istişareye girileceğini beyan etmektedir.[27]

4.3) Komünist Çin Hakkında büyükelçiliğimize gelen haberler ve raporlar

Büyükelçilik raporuna göre, General McArthur'ın Kore'de Kızıl Çin ordularıyla karşılaştığı ve ardından Komünist Çin'in Kore Savaşı'na müdahalesinin yaşandığı bir dönemde, İngilizler Amerikalıların bu konuda tedbirli olması gerektiği görüşündedir. Raporda ayrıca, Mançurya'da Çin askerlerinin sayısının arttığına dair bilgiler de yer almaktadır.[28] 

Nanking Büyükelçiliği raporlarına göre, Rusya'nın desteğini alan Kızıl Çin'in Kore'yi işgal etmesi, bu durumun ardından Amerika'nın Kızıl Çin'i tehdit etmesi ve İngiltere ile Birleşmiş Milletler'in arabuluculuk çabalarının sonuçsuz kalmasıyla birlikte Amerikan-Çin anlaşmazlığının giderek artarak devam ettiği belirtilmektedir. Ayrıca, Sovyet Rusya'nın bu durumu kendi lehine kullanma konusunda nasıl bir strateji izlediğine dair de bilgiler raporlarda yer almaktadır[29].

 

Sonuç

Kore Savaşı, Soğuk Savaş'ın bölgesel bir tezahürü oldu. Kuzey ve Güney Kore'nin ayrılması, bölgedeki siyasi dinamikleri etkileyerek dünya siyasetinde karmaşık bir atmosfer yarattı. Türkiye, Kore'nin durumunu yakından izleyerek savaşa katılım kararlarını arşiv belgeleri üzerinden değerlendirdi. Bu, Türkiye'nin o dönemdeki dış politika stratejisini anlamak açısından önemli bir göstergedir. Türkiye, uluslararası ilişkilerdeki bu karmaşık döneme uyum sağlama çabasıyla, bölgesel ve küresel arenada kendi pozisyonunu belirleme yolunda adımlar atmaktadır. Raporlar incelendiğinde Türkiye’nin, dış siyasette bir yer tuttuğu ve konumu her ne olursa olsun bilgi akışının olduğunu ve savaşa seyirci kalmadığını taranan arşiv belgelerinin değerlendirilmesi neticesinde anlaşılmaktadır.


Kaynaklar

1.     Armaoğlu, Fahir.”20.Yüzyıl Siyasal Tarihi (1914-1995).” İstanbul: Kronik Kitap Yayınları,2020

2.     Armaoğlu, Fahir.” 19.Yüzyıl Siyasal Tarihi (1789-1914).” İstanbul: Kronik Kitap    Yayınları,2020.

 

3.     Avcı, Ahmet.” Kore Savaşı’nda Türk Ordusu.” Yüksek Lisans Tezi, Ahi Evran Üniversitesi, Kırşehir, 2015.

 

4.     BULUT, Sedef. “38. Enlemde Güç Mücadelesi: Kore Savaşı ve Türkiye’deki Tezahürleri”. Mavi Atlas 6 (1) 2018.

 

5.     Çelik, Hatice. I. Dünya Savaşı’nın Kore Bağımsızlık Mücadelesine

6.     Etkisi, III.Mülkiye Uluslararası İlişkiler Kongresi-I. Dünya Savaşı ve 20.Yüzyıla Etkileri”, Ankara: Ankara Üniversitesi-Siyasal Bilgiler Fakültesi 2019.

 

7.     Gündüz, Himmet.” Türkiye Basınında Kore Savaşı,” Yüksek Lisan Tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul,2001.

 

8.     Güven, Cüneyt. “Sebep ve Sonuçlarıyla Kore Savaşı ve Türkiye. Yüksek Lisans Tezi, Pamukkale Üniversitesi, Denizli,2007.

 

9.     Yaman, Ahmet Emin. “Kore Savaşı nın Türk Kamuoyuna Yansıması”. Atatürk Yolu Dergisi 10, sy. 37, Temmuz, 2006.

 

10.  Tatar, İlknur. Kore Savaşı ve Dönem Siyasetinin Ulusal Basına Yansımaları.” Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi, Bursa,2004.

 

 

Arşiv Belgeleri

 

1.     T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 23.888, Gömlek No 103.635 Sıra No 5, 1950-10-

02.

 

2.     T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 23888 Gömlek No 103.635, Sıra No4, 1950-10-

25.

 

3.     T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 23888 Gömlek No 103.635, Sıra No2,

1950.08.12. 

 

4.     T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 23888 Gömlek No 103.635, Sıra No 1,

1950.12.26.

 

5.     T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 32094 Gömlek No 127203, Sıra No 3,

1951.01.18.

 

6.     T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 7487 Gömlek No 38902, Sıra No 1, 1950.12.15. 

 

7.     T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 7487 Gömlek No 38901, Sıra No 1, 1950.12.22. 


[1] Fahir Armaoğlu,”20.Yüzyıl Siyasal Tarihi (1914-1995)” (İstanbul: Kronik Kitap Yayınları,2020),336.

[2] Himmet Gündüz,” Türkiye Basınında Kore Savaşı” (Yüksek Lisan Tezi, Marmara Üniversitesi,2001)1.

[3] Güven, “Sebep ve Sonuçlarıyla Kore Savaşı ve Türkiye” 84-85.

[4] Fahir Armaoğlu,”19.Yüzyıl Siyasal Tarihi (1789-1914)” (İstanbul: Kronik Kitap Yayınları,2020),717.

[5] Armaoğlu,”19.Yüzyıl Siyasal Tarihi (1789-1914)”717-720.

[6] 1839-1842 yılları arasında İngiltere ve Çin arasında yaşanan savaşlardır. Tarihe ise Afyon savaşları olarak geçmiştir. İngiltere’nin Çin İmparatorluğunu parçalamak için kullanmış olduğu afyonu halk arasında yaygınlaştırmış ve bağımlı hale getirmiştir. Buna karşı koymak isteyen Çin ise savaşa maruz kalmış ve İngiltere’ye imtiyazlar vermek zorunda kalmış ve boyunduruğu altına girmeye sebep olmuştur. Savaşın sonunda imzalanan “Nanking”antlaşması ile Hong Kong İngiltere’ye bırakılacak, ithalat ve ihracat tarifesi ayarlanacak ve keyfi vergiler ortadan kalkacaktır. Vergi ve komisyonculuk memuriyet makamı kaldırılarak Çin ekonomisi İngiltere’nin kontrolüne geçmiştir. Ayrıca bkz. Yasir Yılmaz “Sömürgecilik Bağlamında İngilizler ‘in Çin’i İnşa Etme Süreci: I. Afyon Savaşı.”

Ayrıca bkz. Armaoğlu, Fahir.”19.Yüzyıl Siyasal Tarihi”722-724. 

 

[7] Armaoğlu,”19.Yüzyıl Siyasal Tarihi (1789-1914)”724-730.

 

[8] Hatice Çelik,” I. Dünya Savaşı’nın Kore Bağımsızlık Mücadelesine

Etkisi, (III.Mülkiye Uluslararası İlişkiler Kongresi-I. Dünya Savaşı ve 20.Yüzyıla Etkileri), (A nkara: Ankara Üniversitesi-Siyasal Bilgiler Fakültesi 2019),103.

[9] Çelik,” I. Dünya Savaşı’nın Kore Bağımsızlık MücadelesineEtkisi”103. 

[10] Çelik,” I. Dünya Savaşı’nın Kore Bağımsızlık MücadelesineEtkisi”104. 11 Gündüz,” Türkiye Basınında Kore Savaşı” 9. 

[11] Gündüz,” Türkiye Basınında Kore Savaşı”10. 

[12] Gündüz,” Türkiye Basınında Kore Savaşı”11. 

[13] Ahmet Avcı,” Kore Savaşı’nda Türk Ordusu” (Yüksek Lisans Tezi, Ahi Evran Üniversitesi,2015),33.

[14] Avcı,” Kore Savaşı’nda Türk Ordusu,”33-34. 

[15] Avcı,” Kore Savaşı’nda Türk Ordusu,”7-10. 17 Avcı, a.g.e., s.7-15. 

[16] İlknur Tatar,” Kore Savaşı ve Dönem Siyasetinin Ulusal Basına Yansımaları” (Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi,2004),13.

[17] Tatar,” Kore Savaşı ve Dönem Siyasetinin Ulusal Basına Yansımaları”13-14. 

[18] Ahmet Emin. Yaman, “Kore Savaşı’nın Türk Kamuoyuna Yansıması”. Atatürk Yolu Dergisi 10, sy. 37 (Temmuz 2006): 231.

[19] Yaman, “Kore Savaşı’nın Türk Kamuoyuna Yansıması”231-232. 

[20] Yaman, “Kore Savaşı’nın Türk Kamuoyuna Yansıması”231-232. 

[21] Yaman, “Kore Savaşı’nın Türk Kamuoyuna Yansıması”233-234. 

 

[22] T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 23.888, Gömlek No 103.635 Sıra No 5, 1950-10-02. 25 T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 23.888, Gömlek No 103.635 Sıra No 5, 1950-10-02.

[23] T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 23888 Gömlek No 103.635, Sıra No4, 1950-10-25 

[24] T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 23888 Gömlek No 103.635, Sıra No2, 1950.08.12. 

[25] T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 23888 Gömlek No 103.635, Sıra No 1, 1950.12.26.

[26] T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 23888 Gömlek No 103.635, Sıra No 1, 1950.12.26. 30 T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 32094 Gömlek No 127203, Sıra No 3, 1951.01.18. 

[27] T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 32094 Gömlek No 127203, Sıra No 3, 1951.01.18. 

 

[28] T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 7487 Gömlek No 38902, Sıra No 1, 1950.12.15. 

[29] T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Kutu 7487 Gömlek No 38901, Sıra No 1, 1950.12.22. 

Comentarios


bottom of page