top of page

BOZKIRIN ALTIN ÇOCUKLARI: ÖZBEKLER

GİRİŞ

Özbek adının ortaya çıkışıyla ilgili birkaç iddia vardır. Yazılı kaynaklarda Özbek sözcüğü bir şahıs adı olarak XII. yüzyılda anılmıştır. XIV. Yüzyılda Özbek, etnik bir ad olarak Deşt-i Kıpçak’ta yaşayan Türk konargöçer boylarının genel ismi olmuştur (MAKSUDOV, 2014: 513). Daha sonra Sri Derya'nın güneyi ile Aral Denizi ve Ural arasında uzanan tüm topraklar Özbekistan adını almıştır. Bir diğer güçlü iddiaya göre etnik olmayan Özbek tabiri, Cengiz Han’ın büyük oğlu Cuci’nin torunu Batu’nun oğlu olan Altın Orda Hanı Özbek Han’ın (1313-1340) isminden gelmiştir. Özbek Han ve halkı İslamiyet’i kabul edince Müslüman Kıpçaklar’a Özbek denmeye başlanmıştır. Özbek kelimesinin ilk kullanımına XIII ve XIV. yüzyıllarda yazılan Cüveyni ve Reşidüddin’in eserlerinde, ayrıca İran’da yaşamış olan Böri Baha’nın destanında rastlarız. 1335’te Tarih-i Güzide adlı bu eseri devam ettiren oğlu Hamdullah Kazvini Kafkasya’da harekette bulunan Özbek Han’ın askerlerine “Uzbekiyan”, Cuci ulusuna da “Mamlakat-i Uzbeki (Özbek Memleketi)” demiştir (KARA,1999: 1).

     El- Asadi, el- Ayni gibi Arap müellifler Özbek Han ve sonrasında gelen hükümdarları Kıpçakların Padişahı, Çöl Sultanı olarak isimlendirmişlerdir. Ayrıca Özbek adının Oğuz-Beg birleşik teriminin kısaltılarak Özbek’e dönüştüğünü söyleyenler de vardır (ÖZEY,2018:254).

1. Özbekistan Coğrafyası

Batı Türkistan Türk cumhuriyetlerinden olan Özbekistan, batıdan ve kuzeyden Kazakistan, doğudan Kırgızistan ve Tacikistan, güneydoğudan Afganistan, güneybatıdan Türkmenistan ile komşudur. Özbekistan dağlar, vadiler ve düzlük alanlardan oluşur. Altay ve Tanrı Dağları’nın batı uzantıları olan Karjan, Uğan, Pokem, Kuramin sıradağları çevresini kaplamıştır.



Günümüz Özbekistan ve komşuları haritası
Günümüz Özbekistan ve komşuları haritası

Türkistan’ın en verimli vadisi olan Fergana Havzası Özbekistan’ın doğusunda yer alır. Buhara, Semerkant gibi romanlara konu olmuş şehirler ise Zerafşan Vadisi’nde yer alır.  Seyhun (Sriderya) ve Ceyhun (Amuderya) nehirlerinin ortasında kalan verimli Maveraünnehir bölgesinin bir kısmı da Özbekistan toprakları içindedir. Bu nehirlerin beslediği Aral Gölü ise geçmişte dünyanın en büyük gölleri arasındayken, bu nehir sularının kanallarla sulamaya ayrılmasıyla, göle ulaşamadan buharlaşması nedeniyle Aral’da artık balıkçılık ve taşımacılık yapılamaz olmuş, göl kurumuştur (ÖZEY, 2018: 253). Kızılkum Çölü de Özbekistan topraklarının ortasındadır. İklimi, diğer Türkistan cumhuriyetlerinde olduğu gibi karasaldır.

 2. Özbek Tarihi

Günümüz Özbekistan topraklarında M.Ö.V-III. bin yıllarda Kelteminarlılar medeniyeti adıyla anılan kabileler vardı. Günümüzde başkenti olan Taşkent ise XI. yüzyıla kadar Kang, Şaş, Çaç gibi isimlerle anılmış olup, erken döneminde yerleşik çiftçi ve konargöçer hayvancı kabilelere sahipti. Orta Asya konargöçer kavimleri hakkında en erken bilgi veren kaynak Zerdüştlüğün kutsal kitabı Avesta’dır. Buna göre Turan diyarı olarak anılan bu bölgede Saka veya İskit adıyla bilinen kavimlerin yaşadıkları düşünülür (MAKSUDOV, 2014:507). Eski Turan halkı, M.Ö. 329-327’de Büyük İskender ile mücadele etmiştir. IV-VI. yüzyıllarda bu bölge Akhunlar (Eftalitler) idaresine girmiştir.

Bölge VI. yüzyıl sonunda Göktürkler tarafından hakimiyet altına alınmıştır. 713 yılında Emevi Devleti’nin Horasan valisi Kuteybe b. Müslim tarafından ele geçirilmiştir. 751’de Çin hakimiyetine giren Taşkent’te Türk hükümdarı öldürülünce öldürülen hükümdarın oğlu, Araplardan yardım istedi. Türk- Arap müttefikliğinde Talas’ta yapılan savaşta Çinliler yenildi. 819’da Taşkent, Samanilerin yönetimine girdi. X. yüzyılda Buhara, Semerkant, Taşkent kısımları Samanilerle yapılan paylaşım sonucu Karahanlılar’ ın payına düştü. Taşkent, 1220’de Moğollar tarafından işgal edildi ve XIV. yüzyıla kadar Çağatay Ulusu’ nun hakimiyetinde kaldı. Özbeklerin asıl tarihi Cengiz Han’ın en büyük oğlu olan ve ulusu konargöçer Türk boylarından oluşan Cuci’ nin döneminde başladı. Cuci’nin haleflerinden Özbek Han’ı liderleri kabul eden Cuci ulusu, kendilerini tanımlamak için onun adını kullanmaya başladılar. Böylece Özbekler denen topluluk ortaya çıktı (ALPARGU, 2007: 119).


Şah İsmanil’in Şeybani Han’ı savaşta yenmesini anlatan minyatür


Özbek Devleti’nin bağımsız hale gelişi ise Şeybani soyundan gelen Ebu’l Hayr Han (1428-1468) döneminde oldu. Kurulan Özbek Devleti 1456’da çöküntüye uğrayınca, Ebu’l Hayr Han’a bağlı sultanlar ondan ayrılarak kuzeye göç etmiş ve bu Türkler Kazaklar’ ı oluşturmuştur. Çağatay ulusu zayıflamaya başladığında Emir Timur, Taşkent’i hakimiyetine aldı. Böylece 1485’e kadar sürecek olan Timurlular Dönemi başladı. Dağılan Özbek boylarını Buhara, Semerkant ve Belh’i ele geçirerek XVI. yüzyılda tekrar bir araya getiren ise torunu Şeybani Han oldu. Şeybani Han 1510’da Şii Şah İsmail ile yaptığı savaşta vefat etti. Şeybani Han döneminde Deşt-i Kıpçak’tan göç eden Özbek sülaleleri Buhara (1500-1785) ve Hive (1512-1920) Hanlıklarını oluşturdular. Halefi Köçküncü Han devrinde ilk kez Özbek Hanlığı ile Osmanlı Devleti temasları kuruldu. XVII. yüzyılda Buhara Hanlığı’ nın başına Astrahanlılar geçti. Aynı yüzyılda başa geçen Mangıt Hanedanlığı ise Timurlular’ dan beri Maveraünnehir’de Cengiz soyundan olmayan ilk hanedan oldu. Yöneticileri unvanlarını İslam geleneğine dönüştürerek “han” yerine “emir’’ şeklinde kullanmaya başladılar. Özbek hanlıklarına XVIII. yüzyılda Şahruh Bey tarafından kurulan Hokand Hanlığı (1710-1876) da eklendi. 1860’tan itibaren Ruslar, Aral Gölü’ne kadarki bölgeleri ele geçirmeye başladılar. 1868’de Buhara’yı, 1876’da Hokand’ı ele geçirdiler.

Ticaret yollarında güvenliğin sağlanamaması nedeniyle Buhara ve Hokand’a göre daha güçsüz olan Hive’ de ise 1920’de kaldırılan hanlık yerine, 1924’e kadar sürecek olan Harizm Halk Cumhuriyeti kuruldu.


Hokand Hanlarının sarayı


Amuderya, Sriderya, Semerkant ve Fergana ile Buhara ve Hive’nin bir kısmını içeren Özbek Cumhuriyeti 1924’te kuruldu ve 1929’a kadar Tacikistan’ı içinde bulundurdu. Nihayet Sovyetler Birliği’nin dağıldığı 1991’de Özbekistan da bağımsızlığını ilan etti.

3. Özbek Kültürü ve Medeniyeti

Çağatay, Buhara, Hive ve Hokand Hanlıkları’nın hüküm sürdüğü Özbekistan toprakları değerli bir Türk-İslam kültür mirasına sahiptir.

3.1. Dil ve Edebiyat:

Kökeni Çağatayca’ya dayanan Özbek Türkçesi, Türk lehçelerinin merkez grubuna ait olup, bu lehçeler XI-XII. yüzyıllarda Karahanlı yöneticilerinin saraylarında konuşulup yazılan Türk lehçesinden gelişmiştir (REICHIL, 2017:18). Diğer Türk dillerine kıyasla Özbekçe üzerinde Arapça ve Farsça etkisi daha çoktur. Ülkede 1920’ye kadar Arap alfabesi, 1940’a kadar Latin alfabesi, 1940-1993 arası Kiril alfabesi kullanılmıştır (TÜRKOĞLU, 2007:113). 1993’te yeniden Latin alfabesine dönülmüştür. Günümüzde resmi dil Özbek Türkçesi olup, Taşkent ağzı esastır.

Özbekler de ilk edebi eserleri olarak Orhun Yazıtlarını kabul etmektedirler. Özbek Türkleri arasında sözlü destani şiir oldukça gelişmiştir. Köroğlu ve Alpamış Özbek halk edebiyatının en önemli destanlarıdır. Özbek edebiyatı dairesine Yusuf Has Hacib, Edip Ahmed Yükneki, Ahmed Yesevi’nin eserleri girer. Ali Şir Nevai, Şeybani Han, Veysi, Ebulgazi Bahadır Han bu edebiyatın ikinci döneminin önemli temsilcileridir.

3.2. Dini ve Günlük Yaşam:

Bölge, İslam orduları tarafından 700’lü yılların başında fethedilmiştir. Günümüz Özbekistan’ında nüfusun yaklaşık %82’si Müslümandır. Nakşibendiyye Özbekistan’ın en yaygın tarikatıdır (Türkoğlu, 2007:116). Kuzey Özbekistan’da ise daha çok Yeseviyye etkilidir. Müslümanlardan sonra en fazla grup Rus Ortodoks'tur.

Mir İzzetullah, Özbekler’in sabah öğünü olarak süt ve ekmek; öğlen pilav, iyi kıyılmış et ve arpa; akşam ise etli pirinç pilavından farklı pek çeşit olmadan yediklerini söyler. Özellikle Türkistan usulü Buhara ekmeğinden bahseder. Ayrıca Özbekler’ in suyu buzsuz tüketmediklerine değinir (ÜKTEN, 2020:137). Münşi Mohan Lal, Özbeklerin genellikle birbirini saran beyaz örtülü, iki üç pelerinli elbiseler giydiklerini söylerken, Meyendorf ise halkın genellikle mavi renkli, çizgili, pamuklu giysiler; zenginlerin ise daha ziyade ipek veya kadife kumaştan kaftanlar giydiklerini not etmiştir (ÜKTEN, 2020: 137). Özbekler arasında tarih boyunca en sık görülen ve hayatı etkileyen hastalıklar ise cüzzam, raşitizm, kolera ve özellikle de Buhara’da en yaygın şekilde görülen, suda bulunan bir parazit/kurt yoluyla vücuda giren rişta olmuştur.

3.3. Eğitim, Bilim ve Önemli Alimler:

Özbekistan çok zengin ve canlı bir kültüre sahiptir. Biruni, Edip Ahmet Yükneki, İbn-i Sina, Uluğ Bey, Ali Kuşçu, Emir Timur, Ali Şir Nevai, el- Harezmi, Kadı Burhanettin, Bahaddin Nakşibendi, Maturidi, Muhammed b. el-Buhari, et- Tirmizi, Fergani gibi eserleri temel başvuru kaynağı haline gelmiş Türk alimler Özbekistan’ın yetiştirdiği şahsiyetlerdir. Bu alimler fıkıh, tefsir, hadis, tasavvuf, felsefe, tıp, astronomi, matematik gibi ilimlerde başlı başına bir ekol haline gelmişlerdir.


el Fergani Heykeli, Fergana


Eğitim, Özbek tarihinin her döneminde çok önemli yer tutmuştur. Mimari eserler arasında inşa edilen medrese ve mektep sayısı çok fazladır. Bu durum, yetişmiş çok sayıdaki önemli alimi de açıklar. Sovyet döneminde Özbeklere daha fazla yüksek eğitim imkânı verilerek sosyalizmin okumuş sınıf tarafından inşası amaçlanmıştır. Özbekistan’da ilk üniversite 1920’de Türkistan adıyla açılmış, daha sonra ismi Taşkent olarak değiştirilmiştir.

3.4. Ordu ve Askeri Yapı:

Özbekler, üzerinde hükümran oldukları bölgenin devamlı olarak savaşa müsait yapısı ve bölgeyi elden çıkarmama arzusuyla askeri faaliyetleri günlük hayatlarıyla bütünleştirme gereği duymuşlardır.  Özellikle Şeybaniler XVI. yüzyıl boyunca hem hanedan içi mücadelelerle uğraşmışlar hem de Safevi ve Kazaklar’a karşı sürekli teyakkuz halinde olmuşlardır.

Şeybani Özbek ordusu, her biri bir bölgeye sahip sultanların özel askerleriyle büyük hanın merkezdeki Sipah-i Hani şeklinde isimlendirilen kuvvetlerinden oluşmuştur (MACİT, 2016:121). Özbek ordusu kendinden önceki Türk devletlerine yakın bir savaş düzeni uygulamıştır. Bu düzen çerçevesinde ordu; merkez (kalb), sağ (barangar) ve sol (canangar) kuvvetler şeklinde üçlü bir tasnif içinde oluşturulmuştur. Ordu içerisinde piyadeler, süvariler, öncü kuvvetler şeklinde farklı sınıflar mevcuttur. Bunlardan öncü kuvvetler atlı birliklerdir.


Özbek ordusunun askeri teçhizatı arasında ok, yay, aybalta; ilerleyen dönemde kılıç, miğfer ve zırh gibi araçlar bulunmaktadır. Kuşatma savaşlarında mancınık ve ‘arrade de kullanmışlardır.  Özbek ordusu bir savaş taktiği olarak ileride bulunan ve doludizgin gelen tüm düşman askerleri ok yağmuruna tutup topluca geri dönme taktiğini uygulardı.  Bir tür çevirme, düşmanı sarıp sarmalama anlamına gelen ve bu açıdan Kurt Kapanı’ na benzeyen “tolgama’’ da en önemli taktikleriydi (MACİT, 2016 :131).

3.5. İdari Birimler ve Ticaret:

Taşkent: İsmini XI. yüzyılda ilk kez Biruni, el- Kanunu’l Mesudi’de anmıştır. Aynı yüzyılda Kaşgarlı Mahmud şehre Terken (Türkkan) dendiğini de kaydeder. Şehir İpek Yolu’nun tam ortasında bulunur (MUHAMMEDCANOV, 2011:146). Göktürkler, Karluklar, Harezmşahlar ve Timur hakimiyeti sonunda nihayet Özbek Şeybaniler, Hokand Hanlığı ve Ruslar’ ın eline geçen şehre 1924’te SSCB hâkim olur. Günümüzde nüfus bakımından Türkistan’ın en büyük şehridir.

Semerkant: Türkistan’ın en eski kentlerindendir. Şehrin Semer ismiyle Soğdca'daki şehir anlamına gelen “kant’’ kelimesinden oluştuğu kabul edilir.  İlk kurulduğu Zerefşan Vadisi’ne hâkim kısımdan günümüze ulaşan Efrasyab denen harabelerde Türk hükümdarı Alper Tonga ile ilgili rivayetler bulunur (TAŞAĞIL, 2019:297). İpek Yolu’nun buradan geçmesi romanlara konu olan kentin, kültürel zenginliğine ticari zenginlik de katmıştır.


Registan Meydanı (Kumlu Meydan)- Semerkant


Buhara: Semerkandla birlikte en fazla geçmişe sahip şehirlerdendir. Çin kaynaklarında Bu-ha olarak geçer. Sanskritçede manastır anlamına gelen “vihara’’ sözcüğüyle Budistler için önemli bir merkez olduğu anlaşılır. Müslümanlar bölgeye geldiğinde şehrin hükümdarına “Buhara sahibi’’ anlamında Buhar Hudat deniyordu (TAŞAĞIL, 2019: 303).

Şehir 674’te fethedildiğinde hükümdarın bir Türk hakanının eşi olan Bidun Hatun olduğunu İslam kaynakları yazar. Defalarca yakılıp yıkılmasına rağmen hep aynı yerde aynı planda küllerinden doğmuş bir şehirdir. En sakin dönemini Arslan Han (1102-1030) zamanında yaşamıştır. XVI. yüzyılda Özbek Şeybanilerin eline geçmiştir.

Fergana: Özbekistan’ın doğu kısmında bulunan vadinin genel adıdır. Bölgenin adı yazılı kaynaklarda ilk kez M.Ö.V. yüzyılda görülmüştür. Bölge, Çinliler tarafından M.Ö.II. yüzyılda tanınmaya başlanmıştır. Vadinin önemli bir bölümü tarım arazisi, orta kısımları çöldür. Dünyaca meşhur “kan terleyen atlar’’ olarak anılan Fergana atları, bu bölgeden Çin’e gider. Pek çok alim yetiştiren şehir, günümüzde iplik, tekstil, kimya alanında güçlü bir sanayiye sahiptir.

İran dünyası Türkistan’ı Özbekistan’dan başlatır. Topraklarından geçen İpek Yolu bölgeyi önemli hale getiren diğer bir faktördür. İpek Yolu bölgeye zenginlik kattığı gibi bölgenin zenginliği de İpek Yolu’na zenginlik katmıştır. Bu yol sayesinde Özbekistan’a özgü her türlü ürün Çin pazarlarına taşındığı gibi Akdeniz limanlarına da gelmiştir (TAŞAĞIL, 2019: 274). Ümit Burnu’nun keşfiyle Asya ticaret yolları önemini yitirse de Maveraünnehr XIX. yüzyılda bile üzerinde kurulu olan devletlere ticari avantajlar sağlamıştır. Seyyahlar, tüm siyasi istikrarsızlığa rağmen, Buhara’yı Türkistan ticareti için bir buluşma noktası olarak görmüşlerdir.

3.6. Mimari   

Özbekistan’da ağırlıklı olarak Timur döneminden sonra yapılan eserler günümüze kalabilmiştir.  Ancak en eski devirlerdeki mimari yapılar arasında Koykılgan Kale (M.Ö. IV. Yüzyıl) ve Canbas Kale (M.Ö.III. Yüzyıl) sayılabilir.  İslam ordularının bölgeyi fethiyle (654-751) dini eser sayısı artmıştır.

Buhara şehrindeki Samaniler Türbesi önemli mimari eserleri arasındadır. Karahanlı dönemine ait Ribat-ı Melik Kervansarayı, Buhara-Semerkand yolu üzerinde yer alır. Semerkand’da 1399-1404’te yapılmış olan Bibi Hanım Camii, Timur devrinin en muhteşem eserlerindendir. (ÇORUHLU, 2007: 117).


Samaniler Türbesi-Buhara


Pek çok medreseye sahip olan aynı şehirde Registan Meydanı’nda  Uluğ Bey, Şildar ve Tillakari medreseleri tipik Timurlu tarzını devam ettirirler. Taşkent Kükeltaş Medresesi, Buhara Uluğ Bey Medresesi de aynı geleneği sürdüren yapılardır (TAŞAĞIL, 2019: 288).

En süslemeli eserler ise Hive Hanlığı döneminde yapılmıştır. Cuma Medresesi (1788), Şirgazi Han (1715), Allah Kulı Han (1850) meşhurdur. Hokand Hanlığı’nın eseri olan Hokand Han Sarayı da Özbekistan’ın önemli yapılarındandır.

Özbekistan’ın Sovyet dönemi mimarisi, günümüz mimari faaliyetlere bağlanan son halkayı teşkil eder. Bu dönem binaları Rus mimarisinin etkilerini Özbekistan’ın geleneksel mimari özellikleriyle birleştirerek ülkenin modern görünümünü oluşturmuştur. 


Uluğ Bey Medresesi- Semerkant


SONUÇ

            Özbekler, en eski devirlerden itibaren sahip olduğu yerleşim yerleri ve geliştirdiği çok zengin maddi, manevi ve zirai kültürüyle Türk Dünyası tarihinde çok özel bir yerdedir. Kaynaklar ülkenin tarım ürünlerinin bolluğunu, meyve ve sebzelerinin lezzetlerini, üretilen kumaşları, mimari şaheserlerin ihtişamını her zaman anlatmıştır (TAŞAĞIL, 2019: 273).  Özbekler XVI. yüzyıl başında Timur hanedanına son vermişlerdir. Ama günümüzde Timur’un mirasına çok iyi sahip çıkmaktadırlar. Sovyet rejiminden sonra hızlı bir toparlanma dönemine giren Özbekler, günümüzde her geçen gün büyüyen ekonomileriyle diğer devletlerin de yakından takip ettiği bir ülkeye sahiplerdir.

 



KAYNAKÇA

 

ALPARGU, Mehmet. “Özbekler’’, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. XXXIV, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2007, s. 119-121. 

KARA, Füsun. Özbekistan Tarihi (1917-1991), Elâzığ, 1999 (Yayınlamamış Doktora Tezi), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

MACİT, Abdülkadir. Şeybani Özbek Hanlığı Siyasi, İdari, Askeri ve İktisadi Yapı, Nobel Yayıncılık, Ankara, 2016.

MAKSUDOV, Farhad vd. “Taşkent’’, Türk Dünyası Başkentleri, ed. Murat Yılmaz- A. Çolpan Kavuncu, Ahmet Yesevi Üniversitesi Yayınları, Ankara, 2014, s. 505-516.

MUHAMMEDCANOV, Abdullah vd. “Özbekistan’’, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. XXXIV, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2007, s. 110-118.    

------------------------. “Taşkent’’, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. XL, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2011, s. 145-148.

ÖZEY, Ramazan. Türk Dünyası Coğrafyası Ülkeler, İnsanlar ve Sorunlar, Aktif Yayınevi, İstanbul, 2018.

REICHIL, Karl. Türk Boylarının Destanları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2017.

TAŞAĞIL, Ahmet. Gökbörü’nün İzinde Kadim Türklerin Topraklarında, Kronik Kitap, İstanbul, 2019.

ÜKTEN, Selim S. ‘’Seyyahların Gözüyle 19. Asrın İlk Yarısında Buhara Emirliği’’, Seyyahların İzinde Türkistan, ed. Mustafa Gökçe, Pegem Akademi, Ankara, 2020, s.111-148.

 

İnternet Kaynakları

   

Özbekistan Hakkında Her Türk 'ün Bilmesi Gerekenler. Özbekistan Tarihi Ve Askeri Gücü https://www.youtube.com/watch?v=SfGw4O4U904

Commenti


bottom of page