top of page

Bir Retorik Ustası Olarak Demosthenes’in Hayatı ve Eserleri

Giriş

            Konuşarak insanları ve toplumları etkilemek dünyanın çoğu bölgesinde tarih boyunca gözlemlenen bir durumdur.  Kuşkusuz bu durumu sistemleştiren, daha sonrasında ise eğitimin içine zerk ettiren ilk toplum antik Yunan toplumudur. Antik Yunanistanlılar, konuşarak bir sanat icra etme işine Rhetorike demişlerdir. Rhetorike kelimesi, terim olarak ilk defa Platon’un Gorgias diyaloğunda sanat dalı çatısı altında değerlendirilen bir terim olarak kullanılmıştır. MÖ V. yüzyıl tragedya yazarları (Euripides, Aiskhylos, Sofokles) Rhetorike kelimesinin anlamını: konuşma teknikleri, güzel söz söyleme ve kitleleri ikna etme olarak açıklamıştır.[1] (Dürüşken, , Roma’da Rhetorica Eğitimi 2001) Sokrates ve onun ekolünün devamcısı olarak bilinen Platon, retorik ve retorlara daha eleştiri penceresinden yaklaşmıştır. Zira Sokrates’in çağında retorik ile uğraşan ve aktif olarak hayatlarının her anında bu yetiyi kullanan sofistler, adeta retorik sanatıyla bütünleşmiştir. Sokrates, retoriği ahlak ve erdem ilkeleri bünyesinde incelemiş ve retoriği insanları kandırmada, manipüle etmede ve süslü sözlerle yalan söylemede bir aracı olarak görmüştür.[2] (Kömürcü 2014)Aristoteles’in retorik algısı ise yalnızca birilerine bir şeyi ikna etme değil, aynı zamanda ikna yollarını bulma ve geliştirmedir.[3] (Dürüşken, Antikçağ Felsefesi Homeros’tan Augustinus’a Bir Düşünce Serüveni 2021) Aristoteles’e göre retorik, ispata dayalı yapılmalıdır. Bu açıdan hem Sokrates ahlakını dışlamamakta hem de retoriğin gücünden yararlanmaktadır.   Romalı retorlar ise retoriğe birçok farklı tanımlamalar getirmiştir. Yaşlı Cato’ya göre Vir Bonus Dicendi Peritus[4], Cicero’ya göre, etkili iletişim, ikna etme aracı ve siyaset meydanında kullanılması gereken bir silahtır. Ancak Cicero bunların hepsini ahlak ve erdem değerleriyle bütünleştirilerek yapılması gerektiğini öğütler. Cicero, Orator adlı eserinde retorik disiplininin olması gereken tüm kırmızı çizgilerini belirler ve anlatır. Retorik hakkındaki bir diğer tanımlama yapan Romalı ise Quintilian’dır. Quintilian retoriği kısaca: “Bilgiye dayanan bir teknik, ruhlar üzerine, söylemin eylemi” olarak tanımlamıştır. Retoriğin ahlak çizgisinde olması gerektiğini de savunan Quintilian eserinde şu sözleri söylemiştir:

“Çünkü sadece ideal hatibin iyi bir insan olması gerektiğini iddia etmiyorum, aynı zamanda iyi bir insan olmadıkça hiç kimsenin hatip olamayacağını da onaylıyorum. Çünkü erdem ve ahlaksızlık arasında seçim yapma şansı kendilerine sunulduğunda ikincisini seçen bu adamların zekâ bahşedilmiş olduğunu kabul etmek imkansızdır, ne de kendi eylemlerinin öngörülemeyen sonucu olarak kendilerini ortaya koyduklarında sağduyulu olmalarına izin veremeyiz. Sadece yasaların en ağır cezalarına değil, aynı zamanda kötü bir vicdanın kaçınılmaz azabına da maruz kalır.” (Quintilian, Institutio Oratoria. XII. 1.3) ((Quintilian tarih yok)

Demosthenes
Demosthenes

Görüldüğü üzere retorik ile ilgili hem Yunan hem de Romalı birçok alim görüş bildirmiştir. Bu görüşler her zaman aktarıldığı gibi uygulanmış mıdır sorusunun net bir cevabı yoktur. Zira kimi retorların, dile getirdikleri retorik ile uğraşanların ahlaklı olması prensiplerine ne kadar uyduğu merak konusudur.

Konumuz bağlamına dönecek olursak, bu sanatı en güzel icra eden antik Yunanistanlı hukukçu, sofist ve politikacılar kendi çağlarına damga vurmuş ve çağlarının başat aktörleri haline dönüşmüşlerdir. Protogoras,[5] Prodikos[6] ve Gorgias gibi şahıslar içinde yaşadıkları toplumlar üzerine yaptıkları etkili konuşmalar ile diyalogları yönetmiş ve ilerleyen yıllarda bu sanatı bir zanaata dönüştürerek gelir dahi elde etmişlerdir. Demosthenes ise bu şahıslardan birkaç nesil sonra dünyaya gelmiş, lakin dünya tarihinde retorik sanatını en güzel işleyen, kitleleri bu sanat aracılığıyla harekete geçiren ve bu vesileyle savaş ve barışların ortaya çıkmasına olanak sağlayan Atinalı hukukçu ve devlet adamı olarak bilinmiştir. Demosthenes’in retor ve hukukçu özellikleri inceleme altına alınmadan evvel, Attika retorik sanatına ve hukuk anlayışına ışık tutmak doğru olacaktır.

1.Retoriğin Doğuşu

Yukarıda da değinildiği gibi retorik kelimesi ilk defa Platon’un Gorgias diyaloğunda kullanılmıştır. Retorik sanatı ise kimi tarihçi ve filologlara göre Sicilya’da doğmuş ve Atina’ya sofist Gorgias tarafından tanıtılmıştır. Gorgias sadece retoriği tanıtmakla kalmamış, estetik ve edebi kaynağı retorik ile buluşturmuştur.[7] (Ekinci 2017)Sicilya’da zorbalığın çöküşünden sonra (tiranlık rejimi) mülk sahiplerinin mallarını kaybetmesi ile beraber davalarını savunmakla görevli avukatlar, (Sofistler) Sicilya retoriğinin temelini atmıştır.[8] (Meyer 2009) Retorik sanatının tam olarak ne zaman ve nerede ortaya çıktığına dair tam bir görüş birliği bulunmasa da, bir diğer görüş olarak anakara Yunanistan’ına Pers saldırılarının başladığı zamanlar gösterilmektedir. Bu dönemde birçok retorun antik Yunanistan meydanlarında dolaştığını bilmekteyiz.[9] (Theodorakopulos 2004) Pers saldırılarının başarıyla defedilmesinden sonra oluşan demokrasi ve özgürlük alanı retorik sanatının daha da güç kazanması ve gelişmesine olanak tanımıştır. Örneğin Atina demokrasisi MÖ 510 yılında Peisistratos rejiminin yıkılması ile gelmiştir.[10]  Ardından yaşanan Pers-Yunan savaşları içinden Themistokles gibi bir asker, politikacı ve retor çıkmış ve Atina’yı adeta ateş çemberinden çıkartmaya çabalamıştır. Themistokles’in retoriğine ve kitleleri harekete geçirmesine MÖ 480 Salamis savaşı sırasına yaptığı konuşma iyi bir örnek teşkil edecektir.

“Tanyeri ağarmaya başladığı zaman komutanlar deniz askerlerini topladılar; Themistokles’te kendi askerlerine kısa ve kuvvetli bir söylev verdi. Söylevin konusu iyi ile kötü arasındaki çatışma ve insanoğlunun yaradılışına ve içinde bulunduğu koşullara göre, bu ikisi arasında yaptığı seçimdi. Onları onur sağlayan bu yoldan ayrılmamaya çağırdı.” (Hrd. VIII. 83. 426.) (Herodotos tarih yok)

            Herodotos’un aktarımından da açıkça görüldüğü üzere retorik sanatı, iyi bir eğitim sonucunda herkesin erişebileceği ve eriştiğinde ise Themistokles örneğinde gözüktüğü gibi, kitleleri bir davaya veyahut hikâyeye inandırabilecek kadar güçlü bir silahtır. Bu dönemde herhangi bir tiranlık ve monark yapının olmamasından dolayı, antik Yunanistan kent meclisleri politik söylevlerin oto sansür yapılmadan özgürce konuşulabildiği bir siyasi arena haline dönüşmüştür. Buna paralel olarak, aynı coğrafyada gelişen ve MÖ V. yüzyılda ortaya çıkan sofistler hareketi de bu sanatın gelişmesinde ve şekil almasında büyük katkı sağlamışlardır. Sicilyalı Empedokles,[11] İsokrates[12] ve sofistler gibi kimseler, verdiği söylevlerle retorik sanatında bir köşe taşı konumunda olmuşlardır.

2. Demosthenes ve Attika Retoriğinde Zirve Dönem

            Atinalı Demosthenes, MÖ 384/383 yılında doğmuş, Atina’nın saygın ve soylu ailelerinden birisinde büyümüştür. Demosthenes’in babası Hymettos’un doğusunda Paiania demosundan saygın ve varlıklı bir adamdı; biri silah, diğeri mobilya üreten iki fabrikası bulunmaktaydı.[13] (Demosthenes 2001) Plutarkhos, Demosthenes’in ailesi hakkındaki başka bir düşünceden daha bahsetmektedir. Bu düşünce ise hatip Aiskhines tarafından ortaya atılmıştır. Aiskhines’e göre Demosthenes’in babası vatan hainliği ile suçlanıp sınır dışı edilmiş bir şahıs iken, annesi ise Gylon isminde bir barbar idi.[14] (Plutarkhos 2020) Plutarkhos, bu konuda kendi fikrinin olmadığını ve sadece duyduklarını aktardığını belirtmektedir. Demosthenes yedi yaşındayken (MÖ 377) babası ölmüş ve ona 14 talantlık bir miras bırakmıştır. Ancak mirasına vasi olan kardeş çocukları Aphobos ve Demophon ile babasının çocukluk arkadaşı Therippides, Demosthenes’i gölgede bırakarak mirasın üzerine konmuştur. Demosthenes ise hem fiziksel hem de zihnen küçük olduğu için bu durum ile baş edememiş ve annesinin yanına taşınmıştır; burada ise bazı eğitimler almıştır. Demosthenes, elverişsiz fizik yapısından ötürü γυμναστικε (gymnastike/ Beden eğitimi)[15] eğitimi alamamış, lakin μουσκιε (Mousike/Müzik) ve retorik derslerini hiç aksatmamıştır. Demosthenes, cılız ve hastalıklı dış görünümü sebebiyle arkadaşları tarafında sürekli alay konusu edilmiştir. Hatta öyle ki arkadaşları onun için bir lakap dahi takmıştı: “Batalos”. Batalos, kadın görünümlü, kibar anlamlarına gelmekteydi ve bu durum Demosthenes için eğitimden, politikaya kadar birçok sahada etki edecek bir yaşantının kapılarını aralamıştır. Zira Demosthenes, fiziğinin el verdikleri ile yapabileceği işlerin farkına erken yaşta varmış, böylelikle hukuk ve retorik alanına yoğunlaşmıştır. Andre Bonnard Demosthenes’in bu yapısı için şu cümleleri kurmuştur:

“Demosthenes çürük, sağlıksız bir çocuktu. Ürkek bir anne onu beden eğitimi salonu çalışmalarından uzak tutuyordu. O hiçbir zaman sağlıklı olmadı. Ölümünden birkaç yıl sonra dikilmiş olan bir heykelinde görüldüğü gibi, bedeninin heyecan veren bir yanı da yoktur: zayıf bir yüz, çökük yanaklar, dar bir göğüs, eğri omuzlarla bir hastadır o, ama yine de Atina'nın en büyük hatibi, bu sitenin yaratacağı en büyük eylem adamlarından biri, onu diri kılmaya çalışan son kişidir. Çünkü bu cılız bedende çelikten bir ruh vardır...”[16] (Bonnard 2004)

            Demosthenes, yukarıda da betimlendiği gibi fizik yapısından ziyade zihin yapısı ile Antik Yunan tarihine damga vurmuştur. Bonarrd’ın, Demosthenes’i anlatırken ki betimlemeleri, Demosthenes’in olgunluk çağındaki başarılarının en güzel açıklamasıdır.

            Demosthenes 18 yaşına geldiğinde baba mirasının ancak onda birini alabildi: vasileri mirasının çoğunu çalmışlardı. Bu durum Demosthenes’te bri haksızlık inancı uyandırmış olacak ki MÖ 363 yılında vasilerine karşı dava açmıştır. Dava’ya iki ila üç yıl hazırlanmış olan Demosthenes, bu dönemde Atina hukuku ve yasaları ile haşır neşir olmuştur. Kendi davasını başarılı bir şekilde savunmuş olan Demosthenes adını Atina’da duyurmuş ve miras davalarında aranan kişilerden birisi konumuna yükselmiştir. Bu dönemde kendisine hoca olarak İsaios’u seçmiş ve onu danışman olarak tutmuştur.[17] Demosthenes’in bir diğer hocası niteliğinde olan Atinalı hukukçu ise Kallistratos’tur. Plutarkhos’a göre Demosthenes, Kallistratos’un davalarına girer ve onu dikkatlice takip ederdi.

“Çok başarılı bir konuşma yapan Kallistratos salondan ayrılırken halk tarafından coşkuyla alkışlandığını, herkesçe övüldüğünü gören Demosthenes ona hayran kaldı. Dile olan hakimiyetiyle herkese ve her şeye hükmedebilmesini o kadar kıskandı ki, o günden sonra yaşıtları gibi oynayamamaya ve diğer derslere önem vermemeye başladı, durmaksızın konuşma yeteneğini geliştirmeye yöneldi.”[18] 

            Görüldüğü üzere Demosthenes, Kallistratos’tan oldukça etkilenmiş, retorik ve hukuka olan ilgisi adeta perçinlenmiştir; üstelik Demosthenes kekemelikten, yani konuşma bozukluğundan mustarip olmasına rağmen çalışmalarına hiç ara vermemiştir. O, kekemeliğini yenmek için kendisini çeşitli egzersizlerle ve pratiklerle geliştirmiştir. Bunlardan biri, ağzına çakıl taşları koyarak ve deniz kenarında şiddetli rüzgârın ortasında konuşarak sesini ve nefes kontrolünü güçlendirmek olmuştur. Demosthenes ayrıca kendi konuşmalarını yazarak ve bunları tekrar tekrar çalışarak konuşma becerilerini geliştirmeye çalışmıştır. Antik kaynakların aktarımına göre, odasına çekilerek, deniz dalgalarının sesini aşacak şekilde ve yüksek sesle, hatta bağırarak zorlu koşullar altında pratik yapmıştır.

            Babasının mirasından pek fazla gelir elde edemeyen Demosthenes, Atina’daki insanların davalarını üstlenmiş ve böylelikle logografos[19] (Howatson 2015) adı verilen mesleği yapmaya başlamıştır. Demosthenes işini daha iyi yapmak için kentin (Atina) tarihini iyi bilmesi gerektiğini düşünmüş olacak ki Thukydides’in Peloponnessos savaşları adlı eserini okumuş, okumakla da yetinmeyerek ezberlemek için sekiz kopya çıkartmıştır.[20] 

3. Demosthenes ve Söylevleri

            Demosthenes konuşma yazarı (Logografos) olarak adını duyurduktan sonra, zamanla Atina meclisinde söylevler vermeye başlamıştır. MÖ 354 yılında Meclis önündeki ilk konuşmasını yaptığında daha otuz yaşında olan Demosthenes, bu yıldan sonra adım adım politik söylevler vermeye başlamıştır. Bu hitabet, Atina’nın deniz güçlerini geliştirmesi ve her an çıkabilme potansiyeli yüksek Pers-Yunan savaşları için Atina’nın hazırlıklı olması gerektiği sebebiyle verilmiştir. Lakin Demosthenes’in söylevlerinin en sert olanları Perslere yönelik olan değil, Makedon kralı II. Philip’e karşı olanlardır.

3.1 I. Philippik ve Olynthiaklar

            Demosthenes eserlerinin çoğunu ulusal bağımsızlık düzlemine oturtan bir retorik ustasıdır. İlk Philippik ise bu düzlemin en nadide örneklerinden birisini temsil eder. MÖ 359 yılında Makedon tahtına II. Philippos adıyla çıkan Philip, kısa zamanda yürüttüğü hızlı fetih harekatıyla komşu halklarında büyük endişe uyandırır. Güçlü hoplitleri[21] ve falanksları[22] ile Paionialıları[23] ve İliryalıları[24] bünyesine katan Philippos anakara Yunanistan’ında adeta durdurulamaz gibi gözükmekte ve kimse bu duruma ses edememektedir. II Philip sınırlarını Trakya sahillerine getirdiğinde ise Atina meclisi bu duruma sessiz kalmamış ve Philip’i uyarır, lakin Philip kenti ele geçirir ve Atina-Makedonya düşmanlığının temeli atılmış olur. II. Philip, seferlerini hiç aksatmadan devam ettirir ve MÖ 355 yılında Pydna’yı ele geçirir. MÖ 352 yılında ise Atina orduları ile Thermoplai bölgesinde verdiği çetin savaşta mağlup olur; lakin bu durum II Philip’e bir yavaşlama değil, aksine askeri politikalarında bir ivme kazandırır. Bu yaşananlar üzerine Demosthenes ilk Filippik’i paylaşmıştır. Bu söylevin temel gayesi basittir; Phillip’in durdurulması ve bunun için ne yapılması gerekiliyorsa yapılması. Demosthenes'in 1. Philipik’i söylevi, antik dönemdeki retorik ve siyasi tartışmaların önemli bir örneği olarak kabul edilir ve Demosthenes'in kendisinin en etkili eserlerinden biri olarak değerlendirilir.

            MÖ 349 yılında Philip’in Olynthos’a saldırdığı haberi Atinalıları endişeye düşürür, zira kent Atina’nın müttefiki ve dostudur. Philip sadece Olynthos ile de kalmayarak, tüm Khalkidike’yi ele geçirme niyetindeydi ve Atina buna karşı bir ses çıkarmak zorunda gibi gözükmekteydi. İşte bu olayların üzerine Demosthenes, Olynthiak adında üç söylev vermiştir. Demosthenes, Olynthos'un savunulmasının önemini vurgulayan ve Atina'yı harekete geçmeye çağıran bir dizi söylev hazırladı. Demosthenes, bu söylevlerde, Makedonya'nın Olynthos'u ele geçirme planlarına karşı direnişin önemine vurgu yaparak Atina halkını ve yetkililerini harekete geçmeye teşvik etti. Söylevlerin amacı, Atina'yı Makedonya'nın büyümesine karşı destek sağlamaya ve Olynthos'un savunmasına yardımcı olmaya teşvik etmekti. Demosthenes, Makedonya'nın gücünü ve hırslarını eleştirerek Atina'yı birleşmeye ve güçlü bir şekilde hareket etmeye çağırdı. Ancak, sonuç olarak, Atina yetkilileri Olynthos'u Makedonya'nın saldırılarından koruma konusunda yeterli bir çaba gösteremedi ve Olynthos Makedonya tarafından fethedildi. Bu durum, Demosthenes'in halkı harekete geçirmek için verdiği çabalara rağmen başarısızlıkla sonuçlandı. Olynthiak Söylevleri, Demosthenes'in retorik becerilerini ve Makedonya'nın Yunanistan üzerindeki genişleme politikalarına karşı direnişi teşvik eden etkili konuşma yeteneğini göstermesi açısından önemli kabul edilir.

3.2 Medias Vakası ve Philokrates Barışı

            Meidias Vakası, antik Atina'da MÖ IV. yüzyılda gerçekleşen bir hukuki anlaşmazlıktır. Bu dava, Demosthenes'in ailesi ile zengin bir aristokrat olan Meidias arasındaki çatışmaya dayanmaktadır. Dava, Meidias'ın Demosthenes'in annesi ve kız kardeşi üzerinde şiddet uygulamasıyla başlamıştır. Antik kaynaklar Meidias’ın Demosthenes'in annesiyle bir anlaşmazlık yaşadığı bir toplulukta onu küfürle suçladığı ve hatta fiziksel olarak saldırdığını aktarmıştır. Bu olayın ardından Demosthenes, Meidias'a karşı yasal yollarla dava açmış, Meidias vakası, Atina mahkemelerinde uzun bir süre devam etti ve önemli bir halk dava haline gelmiştir. Demosthenes, etkileyici bir konuşma yaparak Meidias'ın suçlarını ve ahlaki çürümüşlüğünü ortaya koymuştur. Davanın sonucunda, Meidias para cezasına çarptırılmış ve Atina'dan sürgün edilmiştir. Meidias Vakası, Demosthenes'in gençlik dönemindeki hukuki mücadelesini ve retorik yeteneklerini sergilediği bir dava olarak önemli kabul edilir. Bu olay, Demosthenes'in hukuki mücadelesindeki başarısı ve Atina'da halk önünde onurunu savunmasıyla tanınmasına katkıda bulunmuştur.

            MÖ 348 yılında II. Philip’in tüm seferlerinden sonra durdurulması için yürütülen barış müzakerelerine Philokrates barışı denilmektedir. Atina ve dolaylı olarak Demosthenes, II. Philip ile uzlaşma yoluna gitmiş ve bir ateşkes niyetindeydi. Bu vesileyle Atina kenti, MÖ 347'de Demosthenes, Aeschines ve Philokrates'ten oluşan bir Atina delegasyonunu, barış antlaşması müzakeresi için resmi olarak Makedonya başkenti Pella'ya gönderdi. II. Philip, Atina delegasyonu Pella’da iken, bir taraftan Atinalıların müttefiki olan Trakya prensi Kersobletes’i mağlup etmiş ve aslında imzalanacak olan barışın çok da uzun süreli olmayacağı mesajını açıkça vermiştir.[25] Her şeye rağmen MÖ 346 yılında Philokrates barışı imzalanmış ve iki devlet savaşa bir süre ara vermiştir.

3.3 II, III. Ve IV. Philipiki’ler

            MÖ 346 Philokrates barışından sonra da askeri politikalarında bir gerileme olmayan II. Philip, bu defa sefer yönünü Yunanistan’a çevirmiştir, ancak bu seferlerin başarılı olabilmesi için deniz kıyılarının tutulması elzem olduğundan dolayı II. Philip, Hellaspontos[26] boğazını ele geçirmek istemiştir. Demosthenes ise bu duruma karşı Atina’ya müttefik aramak için bir dizi diplomatik seferlere çıkmıştır. Bu diplomatik seferleri arasında, ihtimali zayıf olarak görülen Thebai kentinin Atina saflarına geçmesini sağlamıştır. Demosthenes, Atina meclisinde bir söylev vererek halkını II. Philip’e karşı sert bir dille uyarmıştır:

“Philippos’un yaptığı işlerin ne kadar korkunç ve ağır olduğunu açıklamakla yetindik; ikinci olarak, siz dinleyiciler doğruları söyleyip konuşulanları kavradığınız için, Philippos’tan daha hazırlıklısınız, ama sıra onu bugün giriştiği hareketlerden alı koymaya geldi mi, kılınızı bile kıpırdatmıyorsunuz. Sanırım, bunun kaçınılmaz ve her halde doğal sonucu bu; her iki taraf ne ile uğraşıyor, ne için çabalıyorsa, o konuda başarılı oluyor: Philippos eylemde, siz lafta. Dolayısıyla, eğer bugün daha doğru konuşmak size yetiyorsa bu kolay, ayrıca çabalamaya gerek yok; ama eğer nasıl düze çıkacağımıza, olayların bizim irademiz dışında gelişmemesine ve karşı koyamayacağımız büyüklükte bir güçle karşılaşmaya bakmak gerekliyse, eski tartışma yöntemini değiştirmeliyiz.”[27]

            Görüldüğü üzere Demosthenes, kendi halkını eylemsizlik ve boş uğraşlarla vakit kaybettiği yönünde adeta topa tutmuştur. Atina halkının içine düştüğü “mağlup edildik” psikolojisi ile oynamış ve bu durum değişmesi için söylevin dilini ona göre ayarlamıştır. II. Philipiki olarak bilinen bu konuşmalar, Demosthenes'in en ünlü ve etkili eserleri arasında yer alır. Ancak sonuç olarak, Atina, Makedonya'nın gücü karşısında tam bir başarı elde edemedi ve Makedon kralı II. Philip istediğini elde etmiştir. Zira II. Philip bu dönemde durdurulmamış ve MÖ 343 yılında Epir bölgesini işgal etmiştir. Bunun üzerine ise Demosthenes MÖ 341 yılında III. Philippiki’sini teslim etmiştir. III. Philippiki, tüm Philip söylevleri arasında en göze çarpan ve dikkat çekeni olarak bilinmiştir. Demosthenes yine Philip'e karşı kararlı bir eylem talep etti ve Atina halkından bir enerji patlaması çağrısında bulundu. Onlara "Philip'e kur yapmaktansa bin kez ölmenin daha iyi" olacağını söylemiştir. III. Philippiki’nin son satırları tüm Atina halkı için söylenmiş olup, adeta duyguların bam teline basar cinstendir:

“Bunu siz yapmalısınız: atalarınız bu onuru ayrıcalığı sizin için kazandılar ve bunca tehlike atlattıktan sonra size bıraktılar. Ama herkes keyfine bakıp oturduğu yerde oturur, işten kaçmanın yolunu ararsa, bir kere kendi işini yaptıracak olurdu, çünkü ne zamandır harekete geçmeye yanaşmıyorsunuz; ama böyle insanlar yok işte; ve korkarım, kaçmaya çalıştığımız şeyi gün gelecek bir seferde yapmak zorunda kalacağız.”[28]

            Demosthenes görüldüğü üzere bir retor ustasının inceliğindeki söz seçimi, halkta uyandıracağı tepki ve istediği reaksiyonu almak için hem kültürel geleneklere hem de bağımsızlık gibi değerlere sürekli olarak vurgu yaparak, II. Philippos’a karşı devletten bir karşılık vermesini istemiştir. Bu karşılık ise ancak Atina’nın yekpare bir bütün olarak hareket etmesinden geçmektedir.

            Demosthenes’a ithaf edilen bir diğer Philippiki ise IV. Philippiki söylevidir. Lakin kimi kaynaklar bu konuşmanın Demosthenes’e ait olmadığını savunmaktadır. Konuşmanın Demosthenes'in işi olmadığını ve sık sık gerçek figürler için hayali diyaloglar veya konuşmalar yazan Lampsacus'lu Anaximenes'e atfedilebileceğini düşünüyorlar. Eğer bu gerçek bir Demostenik konuşmaysa, muhtemelen bir konuşma olarak sunulmak yerine broşür şeklinde yayınlanmıştır.

4. Chaeronea Savaşı ve Sonrasında Yaşanan Gelişmeler

MÖ 338 yılında Chaeronea Savaşı, antik Yunanistan'da gerçekleşen önemli bir savaş olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu savaş, Makedonya Kralı II. Philip liderliğindeki Makedonya İmparatorluğu ile Atina ve Thebai gibi Yunan şehir-devletlerinin ittifakı arasında gerçekleşmiştir. Makedonya İmparatorluğu, Yunanistan'ı birleştirme ve kontrol etme hedefleri doğrultusunda güçlenmekteydi. II. Philip'in ordusu, MÖ 338 yılında Chaeronea adlı şehirde, Atina ve Thebai ittifakının ordusuyla karşı karşıya gelmiş, savaşta Makedonya ordusu, II. Philip'in liderliğindeki yetenekli komutanlar ve disiplinli askerlerden oluşan bir güç olarak öne çıkmıştır. Atina ve Thebai ittifakı ise rakiplerine karşı zorlu bir mücadele vermiş, ancak sonunda Makedon ordusu üstünlük sağladı ve Atina ve Thebai ordularını mağlup etmiştir. Chaeronea Savaşı, Makedonya İmparatorluğu'nun Yunanistan üzerindeki hâkimiyetini sağlamlaştırdığı bir dönüm noktası oldu. Savaşın sonucunda, Makedonya İmparatorluğu Yunanistan'ın birçok şehir-devletini kontrolü altına aldı ve II. Philip'in oğlu Büyük İskender, Makedon tahtının varisi olarak güç kazandı. Chaeronea savaşı, Yunanistan'ın bağımsızlığının azaldığı ve Makedonya'nın yükselişinin hızlandığı bir dönemde önemli bir olaydır. Bu savaş, Makedonlar ve Yunan şehir-devletleri arasındaki çekişmenin bir sonucu olarak tarih sahnesinde önemli bir yer edinmiştir.

            Atina için her şey kötü giderken dengeleri değiştiren bir durum yaşanmıştır. MÖ 336 yılına gelindiğinde Philippos kızının düğünü için Pella'da düzenlenen bir festivalde, suikasta uğradı ve hayatını kaybetti. Diodorus, Philippos’un ölüm nedenini bir aşk üçkeni çerçevesinde anlatmıştır. Diodorus’a göre II. Philip ile ilişkisi olan Pausanias adlı bir kişi, II. Philip ile biten ilişkisine ve üstelik II. Philip’in başkalarıyla görüşmesine dayanamamıştır.[29] Bu durum üzerine kralın danışmanlarında olan Attalus, Pausanias’ı akşam yemeğine davet ederek içirdi, bunun ardından onu katırcılara teslim etti ve bu kimseler Pausanias’a tecavüz etti. Bunu içine sindiremeyen Pausanias ise II. Philip’in kızının düğününde Philippos’u öldürerek intikam almaya çalıştı.[30] 

            II. Philippos’un ölümünün üzerine MÖ 336 yılında Alexandros (Büyük İskender) tahta çıkmıştır. Bu kısmi istikrarsız dönemde Yunan kentleri tekrardan özgürlük için büyük çaba sarfetmiştir. Bunun üzerine İskender, Tuna nehrinin kuzeyine askeri harekat, Trakyalılar ve İliryalılarla savaş ve sonunda da Thebes’i yerle bir ederek karşılık vermiştir. İskender, Atina’daki Demosthenes tehlikesinin farkında olduğu için onun sürgüne gönderilmesini istemiş, lakin daha sonra bu karardan vazgeçmiştir.

5. Taç Üzerine Konuşma

            Demosthenes'in "Taç Üzerine Konuşma" olarak bilinen konuşması, MÖ 330 yılında gerçekleşen bir olaya dayanmaktadır. Konuşma, antik Atina'da düzenlenen bir törende Demosthenes'in politik rakipleriyle olan mücadelesini ve Atina halkının ona verdiği bir ödülü tartıştığı bir platformda gerçekleşmiştir. Konuşma, Demosthenes'in Atina'da siyasi etkinliği ve liderliği üzerindeki tartışmaları ele almasını sağlamıştır. Demosthenes, halk tarafından kendisine verilen bir taç ile onurlandırılmıştı. Ancak politik rakipleri, onu yasadışı yollarla ödülü almış olmakla suçlayarak dava açtılar. "Taç Üzerine Konuşma", Demosthenes'in kendini savunması, politik hedeflerini ve Atina'nın çıkarlarını vurgulaması için bir fırsattı. Konuşmasında, kendisini suçlayanları ve politik rakiplerini eleştirdi ve Atina'nın halk iradesine saygı göstermeleri gerektiğini savundu. Aynı zamanda, kendi hizmetlerini ve Atina'nın Makedonya'ya karşı direnişindeki rolünü vurgulayarak, Atina'nın bağımsızlığını korumak için mücadele ettiğini ifade etti. Demosthenes'in "Taç Üzerine Konuşma", onun retorik yeteneklerini ve liderlik becerilerini sergilediği önemli bir eser olarak kabul edilir. Bu konuşma, Demosthenes'in siyasi kariyeri ve Atina'da etkisi üzerindeki tartışmaları ve düşmanlıkları ele alırken, aynı zamanda Atina halkının gözündeki itibarını koruma çabasını yansıtır.

6. Demosthenes’in Ölümü

            MÖ 324'te İskender'in büyük hazineler emanet ettiği Harpalus kaçarak Atina'ya sığındı. Meclis, Demosthenes ve Phokion'un tavsiyesine uyarak başlangıçta onu kabul etmeyi reddetmişti, ancak sonunda Harpalus Atina'ya girdi. Hypereides'in muhalefetine rağmen Demosthenes ve Phokion'un bir önerisi üzerine hapsedildi. Demosthenes, başkanlığındaki bir komiteye emanet edilen Harpalus'un parasının kontrolünü ele geçirmeye karar verdi. Demosthenes 20 talanton değerindeki hazineyi kötüye kullanmakla suçlandı ve cezaya çarptırıldı. Sanıklar arasında Demosthenes, olağandışı sayıdaki 1.500 kişilik jüri önünde yargılanan ilk kişi oldu. Suçlu bulundu ve 50 talant para cezasına çarptırıldı. Bu büyük meblağı ödeyemeyen Demosthenes kaçtı ve ancak dokuz ay sonra, İskender'in ölümünden sonra Atina'ya döndü. Alkibiades tarafından coşkuyla karşılandı.

               İskender'in MÖ 323'teki ölümünden sonra Demosthenes, Lamian Savaşı olarak bilinen olayda Atinalıları Makedonya'dan bağımsızlık aramaya tekrar çağırdı. Ancak İskender'in halefi Antipater tüm muhalefeti bastırdı ve Atinalılardan diğerlerinin yanı sıra Demosthenes ve Hypereides'i teslim etmelerini talep etti. Onun emrini takiben en önde gelen Makedon karşıtı ajitatörleri ölüme mahkûm eden bir kararnameyi gönülsüzce kabul etmekten başka seçeneği yoktu. Demosthenes daha sonra Antipater'in arkadaşı Archias tarafından keşfedildiği Kalaureia adasındaki[31] bir tapınağa kaçtı. Yakalanmadan önce ailesine mektup yazmak istiyormuş gibi bir kamıştan zehir alarak MÖ 322 yılında intihar ederek öldü. Asker, diplomat, hukukçu ve retor olarak tam bir devlet adamı portresi çizen Demosthenes, Romalı yazar Tacitus’un da dediği gibi tüm bu işlere adeta bir keyif alıyor gibi yaklaşmıştır. Tacitus’un retorlar için söylediği şu sözler Demosthenes’in hayatı için de söylenebilir:

“İtiraf etmem gerekirse, pek elverişli bir yerde doğmamış bir homo novus olarak quaestor, tribunus veya preator seçildiğim günler, bana senato önünde konuşma fırsatı elde etmekten, bir sanığı başarıyla savunmaktan, yüzler meclisi’nde bir davada mutlulukla konuşma yapmaktan ya da bizzat imparatorun huzurunda özgür insanları veya imparatorluk valilerini savunmaktan daha fazla mutluluk vermedi.”[32]

 

Sonuç

            Demosthenes, antik Yunan’ın en meşhur ve en başarılı retorlarından birisidir. Kekeme, cılız ve kadınsı bir görünümlü olarak alay konusu olan Demosthenes, Makedonların hem siyasi hem de kültürel olarak dominasyon çağında yaşamasına rağmen, sürekli olarak çağın en güçlü kralı II. Philippos’a karşı söylevler vermiş, hatta bununla da yetinmeyerek onun karşısına hem bir diplomat hem de bir asker olarak çok defa çıkmıştır. Atina ve diğer kent devletlerinin çağının kapanmaya başladığı bir dönemde yaşayan Demosthenes, kendi halkının kültürel değerlerini, siyasi bağımsızlığını ve rejim anlayışının korunması için tüm benliği ile mücadele vermiştir. Demosthenes retorik sanatında o kadar iyi bir konuma erişmiştir ki, ölümünden sonra tüm tarihçiler onu diğer retorlarla kıyaslamaya başlamış ve bu alanda bir köşe taşı konumuna gelmiştir.



KAYNAKÇA

 

Bonnard, Andre. Antik Yunan Uygarlığı III Euripides’ten İskenderiye’ye. Çeviren Kerem Kurtgözü. İstanbul: Evrensel Basım Yayın, 2004.

Demosthenes. Söylevler. Çeviren Candan Şentuna. Ankara: Dost Kitabevi Yayınları, 2001.

Diodorus. The Library of History. with an English translation by H. Oldfather. Harvard University Press. 1933.

Dürüşken, Çiğdem. , Roma’da Rhetorica Eğitimi. İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2001.

—. Antikçağ Felsefesi Homeros’tan Augustinus’a Bir Düşünce Serüveni. İstanbul: Alfa Felsefe Yayınları, 2021.

Ekinci, Necdet. «Antik Yunan’dan Roma’ya Retorikten Propogandaya.» Akademik Bakış Dergisi, 2017: 149-179.

Hdt. (= Herodotos) Herodotus, with an English translation by A. D. Godley. Cambridge.

     Harvard University Press. 1920.

Hdt.  (=Herodotos, Tarih) Türkçe çev. Müntekim Ökmen. İstanbul 2020.

 

Howatson, M. C., dü. Oxford Antikçağ Sözlüğü. Çeviren Faruk Ersöz. İstanbul: Kitap Yayınevi, 2015.

Kömürcü, Kamil. «Antik Yunan’da Retorik Algısı.» Felsefe Düşünce Dergisi, 2014: 113-133.

Meyer, Michel. Retorik. Çeviren İsmail Yerguz. Ankara: Dost Kitabevi, 2009.

Plutarkhos. Demosthenes- Cicero. Çeviren İo Çokona. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2020.

Theodorakopulos, Vas. Th. Attika Retoriğine Giriş. Çeviren Sema Sandalcı. İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları,, 2004.

Quintilian. Institutio Oratoria. Loeb Classical Library, 1920




[1] Çiğdem Dürüşken, Roma’da Rhetorica Eğitimi, (Arkeoloji ve Sanat Yayınları 2001), 2.

[2] Kamil Kömürcü, “Antik Yunan’da Retorik Algısı” Felsefe Düşünce Dergisi 1, sy. 59: 117.

[3] Çiğdem Dürüşken, Antikçağ Felsefesi Homeros’tan Augustinus’a Bir Düşünce Serüveni (İstanbul: Alfa Felsefe Yayınları, 2021): 260.

[4] Konuşmada usta olan iyi bir adam. Bu terim, Romalı aydınların daha sonra kapsamını genişleteceği ve ilerleyen yıllarda Stoa felsefesiyle daha da derinleşecek olan ideal Romalı tanımlamasıdır.

[5] Protagoras MÖ 485 yılında doğduğu düşünülen, 455 yılında ise öğretmenliğe başlayarak bu meslekten büyük paralar kazanan antik Yunan’ın ilk sofist ve retorlarından birisidir. Ahlak düzleminde Sokrates ile sürekli çelişen Protagoras, Platon’un metinlerinde Sokrates’in hasmı olarak karşımıza çıkmaktadır. Sokrates, Protagoras ve diğer sofistleri yalan bilgi aktaran kimseler olarak tanımlarken, bir anlamda retoriğin de kötücüllüğüne vurgu yapmaktadır. Protagoras’ın günümüze ulaşmasa da en tanınmış eserleri; Doğru Üzerine ve Tanrılar Üzerine adlı eserleridir. MÖ 411 yılında öldüğü tahmin edilmektedir.

[6] MÖ 465- MÖ 399 yılları arasında yaşadığını bildiğimiz antik Yunan’ın bir diğer önemli sofist ve retorlarından birisidir. Etik üzerine düşünen Prodikos, Protagoras’ın öğrencisi dahi olmuş, Platon’un diyaloglarında yer almış ve antik Yunan tragedyalarında kendisi ile dalga geçilmiştir.

[7] Necdet Ekinci, “Antik Yunan’dan Roma’ya Retorikten Propogandaya” Akademik Bakış Dergisi sy. 62 (2017), 43.

[8] Michel Meyer, Retorik, çev. İsmail Yerguz, (Ankara: Dost Kitabevi, 2009), 7.

[9] Vas. Th. Theodorakopulos, Attika Retoriğine Giriş, çev., Sema Sandalcı, (İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2004), 1.

[10] Peisistratos, Homeros’un anlatılarındaki Nestor’un babası mitsel kahraman Neleus’un soyundan geldiği öne sürülen Atinalı tirandır. MÖ 600-527 yıllar arasında yaşayan Peisistratos Hippokrates’in oğlu olup, anne tarafından ise Solon ile akrabadır. MÖ 561 yılları civarına arkasındaki halk desteğini de alarak Akropolis’i ele geçirdi ve kendisini Tiran ilan etti. Daha sonra Atina’dan kovulsa da MÖ 550 dolaylarında kente tekrardan giriş yaptı ve oluşturduğu güçlü ordu ile MÖ 527 yılına kadar güçlü bir Tiran olarak tarih sahnesinde yer aldı. Peisistratos’un ölümünün ardından oğlu Hippias tiranlığın başına geçti ve MÖ 510 yılına kadar Atina’nın tiranı olarak kaldı, ardından devrildi ve Perslerle birlikte olup MÖ 490 Marathon savaşına katıldı.

[11] MÖ 495- 435 yıllar arasında yaşayan Sokrates öncesi filozoflardandır. Sadece filozof değil hekim, hatip ve devlet adamıdır. Aristoteles’e göre Empedokles, sözbilimin yaratıcısı idi. Gorgias’ın onun öğrencisi olduğu söylenirdi. Empedokles iki şiir kaleme almıştır, ilki dostuna ithafen yazdığı Peri Phyesos (Doğa Üzerine), diğeri ise Akragaras halkına ithaf ettiği Katharmoi (Arınmalar).

[12] İsokrates, MÖ 436-338 yılları arasında yaşayan antik Yunanistan’ın en ünlü retorlar ve sofistlerinden birisidir. Fiziksel açıdan yaşıtlarında daha zayıf olmasından dolayı politika ve siyasete ilgi duymuştur. Ona göre retorik yaratıcı bir sanattır ve parlak bir zihin ile kurgulanması gerekmektedir. İsokrates, Gorgias ve Prodikos gibi retorların öğrencisi olmuş ve onların etkisinde kalmıştır. Adli tarzda: Kallimakhos’a karşı, Lokhitos’e karşı, Eüthynus’a karşı, Trapezitikos (Alcibiades’in oğluna yazmış), Aiginetikos, Demonikos’a karşı olmak üzere altı söylevi, sofistik tarzda: Busiris ve Helen adlı iki söylevi, politik tarzda ise: Panegyrikos, Plataikos, Areopagitikos, Peri Eirenes adında dört söylevleri vardır.

[13] Demosthenes, Söylevler, çev. Candan Şentuna, (Ankara: Dost Kitabevi Yayınları, 2001), 7.

[14] Plut. Demosthenes- Cicero, I. 4.3.

[15] Dilimize spor veyahut beden eğitimi olarak çevirilebilir.

[16] Andre Bonnard, Antik Yunan Uygarlığı III Euripides’ten İskenderiye’ye, çev. Kerem Kurtgözü, (İstanbul: Evrensel Basım Yayın, 2004), 74.

[17] Demosthenes, Söylevler, 8.

[18] Plut. Demosthenes- Cicero, I. 5.3.

[19] Atina’da, mahkeme karşısında verecekleri söylevleri yazmaları için tarafların parayla tuttukları kişilere verilen ad. Daha fazla detay için bkz. Oxford Antikçağ Sözlüğü, ed. M. C. Howatson, çev. Faruk Ersöz, (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2015), 552-553.

[20] Demosthenes, Söylevler, 8.

[21] Yunan kent devletlerindeki ağır silahlı piyadeleri için verilen ad. Bu ordu sınıfı askeri teçhizatlarını kendi getiren, soylu ailenin fertlerinden oluşmaktaydı. Merkezi krallıkların güç kazanmasıyla kimi teçhizatlar devlet tarafından karşılandığı da olmuştur.

[22] Büyük İskender döneminde bilinen dünyanın tümüne etki etmiş bir ordu düzeni olan Falankslar, Sarissa adı verilen uzun mızraklarıyla düşmanı olabildiğince kendinden uzakta yok etme düşüncesi üzerine geliştirilmiştir.

[23]Bugünkü Kuzey Yunanistan, Kosova ve Makedonya’nın bir kısmına denk gelen antikçağ’daki Yunan kentlerinden birisi.

[24] Bugünkü modern Arnavutluk bölgesi.

[25] Demosthenes, Söylevler, 13.

[26] Bugünkü Çanakkale boğazı.

[27] Demosthenes, Söylevler II Philippik, 3-4-5.

[28] Demosthenes, Söylevler III Philippik, 75.

[29] Diodorus, XVI, 93, 3-4-5-6. (Diodorus tarih yok)

[30] Diodorus, XVI, 93, 7-8.

[31] Günümüz Poros

[32] Tacitus, Germania-Britannia, III, 7.

Commentaires


bottom of page